AKP'den çevrecileri kızdıracak madde!

29 Ocak 2012 Pazar

AKP'den çevrecileri kızdıracak madde!
Yeni yargı paketinde değiştirilmesi öngörülen 2 madde çevrecilerin kâbusu oldu. Çevrede 'yürütmeyi durdurma kalkanı' tarih olacak. Danıştay'ın davalardaki etkisi ise sıfırlanacak.
28.01.2012 / 15:24

Enis Tayman - Radikal



Yargı hizmetinin etkinleştirilmesi ve yargılama süresinin kısaltılması amacıyla hazırlanan yasa tasarısı, hafta başında Adalet Bakanlığı tarafından Başbakanlık’a gönderildi. Ancak tam adıyla ‘Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun Tasarısı’na çevreciler tepkili.



Yeni yargı paketi, İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda ‘Yürütmeyi Durdurma’ konusunu düzenleyen 27. maddede bir değişiklik öngörüyor. Bu değişiklikle idari davalarda mahkemelerce yürütmeyi durdurma kararı verilebilmesi için ‘davalı idarenin savunmasının beklenmesi’ kuralı getiriliyor.



Çevrecilere göre bu durum örneğin HES davasında mahkemelerin, dava açılır açılmaz yürütmeyi durdurma kararı vermesini engellemiş oluyor. Mahkemelerin işleyişi dikkate alındığında davalı idarenin savunmasının beklenmesi halinde en erken 6 ay ile 1 yıldan önce yürütmeyi durdurma kararı alma olanağı kalmıyor. Bu da bir HES şirketinin inşaata başlayıp bitirmesi için yeterli süreyi kazanması anlamına geliyor.

Beklerken inşaat biter!



Çevreci avukatlar Mehmet Horuş ve Emre Baturay Altınok’a göre idari yürütmeyi durdurma kararları, özellikle çevre davaları için çok önemli. Çünkü HES ya da maden işletmelerinin çevreye zarar vermelerinin mümkün olduğu durumlarda pek çok uygulamanın önü iptal davası açılır açılmaz verilen yürütmeyi durdurma kararları sayesinde kesilmiş oluyor.



Avukat Mehmet Horuş, “Bu madde çıkarsa HES inşaatlarının önü alınmaz hale gelecek. Çünkü mahkeme savunma alana kadar belki de inşaat bitecek ve üretime geçilecek. Bu yasadaki telafisi imkânsız zarar tanımına uyan bir düzenleme olacak” dedi.



HES’ler ‘durdurulamaz’ hale gelecek

Orman Bakanlığı raporuna göre halen Türkiye’de 156 HES faaliyette, 250 HES inşa halinde. Çevrecilere göre tasarı yasalaşırsa, HES inşaatlarına 6 ay-1 yıl boyunca bölgede dilediğini yapma hakkı verilmiş olacak.



Telafisi imkânsız zarara ‘göz yumulacak’

İÜ Orman Fakültesi Çevre ve Orman Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aynur Aydın’a göre, tasarı yasalaşırsa, çevre denetiminde yargının etkisi ‘yok olacak’.



Yürütmeyi durdurma müessesesinin anayasanın 125/1.maddesi ile düzenlendiğini vurgulayan Prof. Dr. Aydın, “Demokratik hukuk devletinde, iptal davalarını işlevselleştiren ‘yürütmenin durdurulması’ müessesesidir. Zira hukuka aykırı bir işlemin iptalinin uzun zamana yayılması halinde işlem gerçekleştirilmiş ve telafisi imkânsız zararlar doğmuş olabilecektir. Bu da yargı denetiminin anlamını kaybetmesine yol

açacaktır” dedi.



Aydın, yürütmeyi durdurma talep edilen bir yargılamada kararın ortalama 4 ayda (132 gün) verildiğini, yasa tasarısı ile bu sürenin 2 katına kadar uzayabileceğini savundu.



Köprülerin önü mü açılıyor?

Avukat Emre Baturay Altınok aynı yasa paketinde Danıştay Kanunu’nun 24. maddesinde de değişikliğe gidildiğini belirtiyor. Altınok’a göre burada da çevre davaları açısından bir sıkıntı var:



“Mahkeme 24. maddedeki değişiklikle ‘Bakanlıkların düzenleyici işlemlerle ilgili davalarını idare mahkemeleri görsün’ diyorlar. Özellikle imar planları, mesela 3. Köprü’de bakanlık, imar planı yapacak. Buna itiraz için eskiden Danıştay’a dava açılırken artık bu yapılamayacak. Uzman yargıçlar değil idare mahkemelerinde görevli 3 hâkim buna karar verecek. Dolayısıyla hukuki denetim 2 madde ile yumuşatılıyor. Kısacası çevrenin katili bu 2 maddedir.” Enis Tayman - Radikal

http://guncelmix.com/
Devamı... | yorum

Bahçeli hükümete Anıtkabir'le yüklendi

Bahçeli hükümete Anıtkabir'le yüklendi
MHP lideri Devlet Bahçeli, yaptığı açıklamada hükümeti sinsi ve gizli planlarını devreye sokmakla eleştirirken, ilginç bir de öngörüde bulundu. Bahçeli sırada Anıtkabir'in botanik bahçesine çevrilmesi olduğunu söyledi.
28.01.2012 / 15:58

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli Türkiye'nin geçtiği dönem ve son siyasi gelişmeler hakkında yazılı bir açıklama yaptı.

Bahçeli, "Dersim ayaklanmasını gündeme taşıyan sorumsuzlukla büyüyen gedik; Menemen tartışmasıyla açılmış, Uludere meselesiyle derinleşmiş, Yüksekova davasıyla boyut değiştirmiş, 'Hepimiz Ermeniyiz' hezeyanlarıyla çıtasını yükseltmiştir. Hükümet, gündemi işgal eden her konuyu fırsat bilerek, sinsi ve gizli planlarını bugüne kadar anında devreye sokmuştur" dedi.



Türkiye'nin hem içten hem de dıştan, etkinlik düzeyi ileri aşamaya ulaşmış bir husumet kuşatması tarafından çevrelendiğini ve baskı altına alındığını belirten Bahçeli, "Fransa'nın, sözde Ermeni soykırım iddialarını kabul etmeyenlere ceza verilmesini öngören ve nihayetinde bu ülkenin Senatosu tarafından kabul edilen kararı bunlardan birisi olmuştur. Düşünceye, ifade ve fikir özgürlüğüne pranga vuran bu otoriter ve tahammülsüz zihniyet, Batı'nın çifte standarttan beslenen ve keyfiliği atlama tahtası olarak kullanan kurnazlığına açık bir delildir. İnsan olmaktan kaynaklanan söz söyleme ve ileri sürme hakkının bu ülke tarafından gasp edilmesi ve yaptırıma bağlanması yüzsüzlükten de öte, jakoben zorbalığın yeni bir oyunu olarak görülmelidir" dedi.



"AKP'NİN EKTİĞİ AYRILIK TOHUMLARININ BOY ATMAYA BAŞLADI"

Bahçeli, "AKP hükümetinin özgürleşme ve demokratikleşme olarak övdüğü Arap Baharı dalgası, görüldüğü kadarıyla otoriter hevesleri beslemiş, değişim dinamiklerinin doğal mecrasını tıkamış ve daraltmıştır. Mısır ve Libya örnekleri bunun için iyi bir misal teşkil etmiştir. Dışarıda özet olarak bunlar olurken, ülkemizde taşlar yerinden oynamakta, AKP'nin yaydığı fitnenin ve ektiği ayrılık tohumlarının boy atmaya başladığı görülmektedir. Bu kapsamda birbirine eklemlenerek güçlenen ve sürdürülebilir bir içerik kazanan vahamet halkaları, aziz milletimizin önünü kesmekte, geçiş ve ilerleyiş güzergâhını tuzaklamaktadır" dedi.



"BÖLÜCÜ ÖRGÜTÜN DEVLETLE İRTİBATLANDIRMA ÇABASI"

Bahçeli, "KCK operasyonları sayesinde bölücülükle mücadele edildiği izlenimi veren, fakat el altından PKK'yla görüşmek için düğmeye basan hükümetin, şehitlerimizin ve gazilerimizin tüm vebalini üstüne aldığı ve milletimizin bedduasıyla sarsılacağı iyi bilinmelidir. Daha tehlikelisi ise, PKK'nın devlet projesi olduğu tezinin malum mihraklar ve sözcüleri tarafından dillendirilmesi ve servis edilmesi meselesidir. İmralı canisinin avukatlarıyla ve yakınlarıyla görüşmemesinin, bu minvalde sürdürülen propagandanın ara bir aşaması olarak tayin edildiği izlenimi gittikçe güçlenmektedir. Bu gelişmelerin vatanımızın bir yöresindeki kazılarla birlikte aynı paralelde yürümesi de elbette düşündürücü ve son derece uyarıcı niteliktedir. Kaldı ki bölücü örgütün devletle irtibatlandırma çabasının yenilir, yutulur ve kabul edilebilir hiçbir tarafı yoktur" dedi.



"HÜKÜMET SİNSİ VE GİZLİ PLANLARINI BUGÜNE KADAR ANINDA DEVREYE SOKMUŞTUR"

Bahçeli, "Dersim ayaklanmasını gündeme taşıyan sorumsuzlukla büyüyen gedik; Menemen tartışmasıyla açılmış, Uludere meselesiyle derinleşmiş, Yüksekova davasıyla boyut değiştirmiş, "Hepimiz Ermeniyiz" hezeyanlarıyla çıtasını yükseltmiştir. Hükümet, gündemi işgal eden her konuyu fırsat bilerek, sinsi ve gizli planlarını bugüne kadar anında devreye sokmuştur. Bu kapsamda olmak üzere; Başbakan'ın rahatsızlığı; timsah gözyaşlarını döken içten pazarlıkçı hükümet üyesine, herkesin kimliğini tanıma çıkışını yapma konusunda uygun zemin teşkil etmiş, Sürekli gündemde bulunan ve her meselenin doğrudan tarafı haline gelen bir grubun, yine bu dönemde şike konusu etrafında AKP'ye meydan okuması işitilmiş, Uludere tartışmaları sürerken 19 Mayıs törenleriyle ilgili çarpık ve art niyetli girişimlerin açığa çıkmasına şahitlik edilmiştir. Bundan sonra Anıtkabir'in botanik parkına çevrilmesi, İstiklal Marşı'nın susturulması, bölücülüğün tetikçisi olanlar tarafından önerilen okullardan "Andımızın"kaldırılması da etaplar halinde uygulamaya geçilebilecektir" dedi.



"MHP, YAPILAN TÜM HESAPLARIN FARKINDA VE BİLİNCİNDEDİR"

Bahçeli, "Milliyetçi Hareket Partisi, yapılan tüm hesapların farkında ve bilincindedir. Bu yüzden üzerinde oynanan oyunların, pişirilen yeni komploların da takipçisidir. Ve Allah'ın izniyle hepsiyle başa çıkabilecek inanca, heyecana ve dayanıklılığa haizdir. Vatanımız, milletimiz, devletimiz ve insanımız üzerinde tezgâh tertip edenler, Milliyetçi Hareket Partisi'nin ne yapabileceğini ve kutsalları uğruna neleri göze alabileceğini daha idrak edememişlerdir. Türk milletinin kardeşliğini çözmeyi, küresel projelerle ayağına çelme takmayı ve hıyanetleriyle Anadolu coğrafyasına ilmek atmayı aklından geçirenler amaçlarına asla ulaşamayacaklar ve dünya gözüyle sevinemeyeceklerdir. Bunun teminatı ise aziz milletimizin desteğini almış ve itimadını kazanmış Milliyetçi Hareket Partisi'nden başkası değildir ve olmayacaktır" dedi.Rotahaber.

http://guncelmix.com/
Devamı... | yorum

Kurt kanunu trtnin yeni dizisi

Kurt kanunu trtnin yeni dizisi
Kurt kanunu trtnin yeni dizisi,Sina Koloğlu, Milliyet gazetesindeki köşesinde TRT'nin yeni dizisini ele aldı...
29.01.2012 / 11:41

'Kurt Kanunu' çok tartışılacak!

TRT’de yakında ‘Kurt Kanunu’ başlıyor. Bir devrimin iç hesaplaşması kısaca. Tarihle roman arasındaki fark, belki de en çok bu örnekte tartışılmış geçmişte. Atatürk’ü eleştirmekle, kabul etmemek arasındaki ince çizgideki bu roman, yayınlanacak diziyle tekrar gündeme gelecek.



Geçmişte yaşananlardan ders çıkarmakla intikam peşinde koşmanın neresinde olduğumuzun da bir göstergesi olacak.



Dizi olarak çekilmesi, bu tartışmaları da beraberinde getirecek. “İşte çok sevdiğiniz Atatürk devrimleri ve sonrası” diyenlerle “Atatürk’ü karalamaya devam eden zihniyetin bir seçimidir bu dizi” diyenlerin konuşmalarına şahit olacağız.



Ben bir kanalın bu konuyu mutlaka gündeme getirmesini bekliyorum. Bağırmadan çağırmadan ama! Diziye gelirsek; fragman afili olmuş. Sonuçta gözardı edilemeyecek bir gerçek daha var; ideolojik halinden çok olayların kareler halinde izlenir şekilde sunumu galiba daha önem kazanıyor. Fragmandaki sahne seçimleri bunu gösteriyor; asılma sahnesi, mahkeme sahnesi, ateşli bir öpüşmeyle sarmalanmış

http://guncelmix.com/
Devamı... | yorum

Ahmet Hakan'a Ergenekon şoku!

Ahmet Hakan'a Ergenekon şoku!
Ahmet Hakan '2012'de o da Ergenekon'dan tutuklanacak' iddialarına yanıt verdi.

Ahmet Hakan '2012'de o da Ergenekon'dan tutuklanacak' iddialarının ardından Akşam gazetesinden Gülay Altan'a konuştu.
İşte Ahmet Hakan'ın son dönemde ciddiyet dozu artan yazıları ve programlarının nedeni ve bu iddialara verdiği yanıtlar...

- Ergenekon davasıyla ilişkilendirilmeniz yeni değil ama en son Rasim Ozan Kütahyalı tarih vererek tutuklanacağınızı söyledi... Onun söylediğiyle kalmadı, arkasından başkaları da bu iddiayı çeşitli biçimlerde dile getirdi. Neden?



Ben de bunu merak ediyorum... Bir insan için 'sen tutuklanacaksın' demek çok saçma bir şey! Suçum ne peki? Hiçbir şey yok ortada. Hangi yasayı ihlal etmişim? İşte, memleket o hale geldi ki herhangi bir yasayı ihlal etmeniz, herhangi bir suç işlemeniz gerekmiyor demek ki...



Yeni dönemin fotoğrafını yansıtan bir durum bu.- Endişe ediyor musunuz?



Hiç endişe etmedim, etmiyorum. Bu iş şöyle oluyor: Biri diyor ki 'Sen tutuklanacaksın.' Sen de dikkate almıyor, 'Bu çok aptalca bir şey' diyor, geçiyorsun. Bir daha diyor, gülüp geçiyorsun. Bir daha söylendiği zaman 'Tutuklayın o zaman, korkmuyorum' diyorsun... Bu sefer, 'Korkuyorsun ki böyle diyorsun.' Peki, diyorsun korkuyorum; o zaman da 'Ha bak, itiraf etti' diyor. Böyle bir sersemlik karşısında insan hangi pozisyonda kalacağını da bilemiyor. Sadece kahkahalarla gülüp geçmek istiyorum; aptalca bir şey. Hiçbir suçu olmayan bir insan tutuklanabiliyorsa bu memlekette, beni de tutuklayabilirler. O zaman 'bekliyoruz' demekten başka yapacak bir şey yok. Bununla mücadele edilemez.



- Oda TV ile ilgili soruşturmada adınızın geçtiği iddia ediliyor. Oda TV'de yazı yazdınız mı?



Önce şunu söyleyeyim: Benim herhangi bir soruşturmada adım geçmiyor. Hayır; yazmadım. Kaldı ki yazsam ne olur! O da ayrı bir hikaye ama yazmadım. Yani bunu diyenler yalan söylüyor. Diyorlar ki 'Deniz Hakan ismiyle yazmışsın.' Kardeşim Deniz Hakan diye bir kişi var, bir gazetede yazı yazıyor. O zaman başka isimleri söylüyorlar... Bir kez daha söylüyorum: Yazmadım; yazsam da kime ne?



- Reha Muhtar, 'Oda TV'de siyasi içerikli yazı yazmadım' sözünüz üzerine öyleyse siyasi içerikli olmayan yazılar yazmış olabileceğinizi yazdı...



Ben de yine 'seni ne ilgilendiriyor, buradan ne çıkar' diyorum. Siyasi içerikli olmayan bir şeyi yazsam ne olur, yazmasam ne olur. Zaten ben her gün yarım sayfaya yakın yazı yazan bir adamım. Fikirlerimi ifade edebileceğim bir mecra arayışım yok ki. Yazıyorum, yazarken de fikirlerimi herhangi bir sansüre tabi tutmuyorum. Ne düşünüyorsam onu yazıyorum. Orada başka, öbür tarafta başka yazı yazacak bir adama benziyor muyum ben? Burada her gün iktidarı övüyor; müstear isimle de aleyhinde mi yazıyorum?



- Peki, bütün bunlardan sonra, köşenizde yazdığınız eleştirel yazılar için elinizin geri gittiği oluyor mu?



Eğer bu yeni dönemin ön plana çıkardığı tipler, bir eşiği aşmışlarsa yani senin hiçbir suçun yokken sana 'tutuklanacaksın' diye tehditlerde, şantajlarda, iftiralarda bulunabiliyorsa sen de kendini artık koyuveriyorsun. Yani herhangi özel bir dikkate gerek yok. Zaten aşırı uçlarda bir insan değilim. Kendimi iktidar karşıtı ya da yandaşı olarak konumlandırmıyorum ki. İktidarın düzgün yaptığı işleri öven, kötü yaptığı işleri eleştiren biriyim. Bu pozisyonumu sürdürüyorum. Eğer eşik buna bile tahammül edemez hale geldiyse yapacak bir şey yok; rahatlamış durumdayım bu açıdan.



BENİ ÇIKMAZA SOKAMAZLAR



- Televizyonda bakan konuk aldığınızda da 'hükümete yaklaşmaya çalışıyor' diye eleştiriliyorsunuz. Bu durum sizi kilitlemiyor mu?



Aldırış etmediğiniz zaman problem yok, aldırış etmemek lazım. Ben bir bakanı ne madara etmek için ne de ona yalakalık yapmak için konuk ederim. Normal, sorulması gereken soruları soruyoruz, o da cevabını veriyor. Dolayısıyla beni öyle bir çıkmaza sokmuyor bunlar. Sadece ayıp buluyorum söylenenleri, yazılanları.



- Son dönem yazılarınızda fazla 'mavra' yapmıyorsunuz artık; daha bir ciddileştiniz. Neden?

Bunu ben de düşündüm... Bilinçli bir şey değil, gündemdeki tartışma konuları bu ciddiyeti getirdi. Memnun değilim aslında, bu kadar ciddi olmak istemiyorum ama mecburen ciddi oluyorsunuz. Türkiye'deki koşullar beni buraya itti, ben artık ciddi olayım demedim... Artık işin ölçüsü kaçtı. 'Özgürlükçü, liberal, demokrat' insanlar bile liberal, demokrat ve özgürlükçü fikirlerin ortaya konmasını yadırgar hale geldi. Biraz bunun sinir bozukluğu var.



- Programınızın da tansiyonu yükseliyor. Seçilen konular daha fazla ses getiriyor son dönemde...



Editöryal ekibimizde bir değişiklik oldu. Bu da programa taze kan demek. Onların etkisi var ama ele aldığımız konular da ciddiyeti gerektiriyor.



- Hrant Dink davasının sonuçlanmasının ardından çıkışınız da dikkat çekti bam telinize basan neydi?



Pek arşive bakma alışkanlığım yoktur ama Hrant Dink'in öldürülmesinden sonra ne yazmışım diye baktım... Öldürüldüğü günün ertesinden itibaren o zaman da büyük reaksiyona yol açan 'hepimiz Ermeni'yiz' sloganını yazmışım. O reaksiyon karşısında bu sloganın ne anlam ifade ettiğini anlatmaya çalışmışım. Beş sene önce 20-25 yazı yazmışım; bugün yazdıklarımın benzerleri hepsi de. Beş sene önce yapılan bu tartışmalar, Hrant Dink'in öldürülmesinin artık insanlarda, Ermeni kimliğinin bir hakaret unsuru olarak kullanılması gibi meselelerin aşılıp geçilmesine yol açtığını düşündürmüştü... Bugün elektronik postalarda, sosyal alemde yapılan yorumlarda falan gördüm ki halkımızın önemli bir bölümü, bu konularda hala eski anlayışlarını sürdürüyor; beni öfkelendiren, reaksiyonel yapan bu hayal kırıklığı.



- O günlerde yazdığınız başka yazılar referans gösteriliyor, tutumunuzun farklılığına. Örneğin Kemal Kerinçsiz'i övdünüz mü?



Kerinçsiz ile ilgili yazdığım yazının tamamına bakıldığında, övgü değil tam tersi eleştiri olduğu açıkça görülür. Ayrıca Kemal Kerinçsiz ile ilgili yazıyı Hrant Dink öldürülmeden aylar önce yazmışım, sanki Hrant Dink öldürülmüş, ben de o yazıyı yazmışım gibi yazılıyor bugün. Arşivde eşelenirken Kemal Kerinçsiz yazısı bulunuyor 'Ama sen beş yıl sonra 'hepimiz Ermeni'yiz'i gündeme getiriyorsun, sıkıysa o günlerde yazsaydın' deniyor. Hrant Dink öldürüldükten sonra ne yazmışım, arşiv faresi onu görmüyor. İnsan niye buna tenezzül eder, anlamıyorum! Güya özgürlükçü, demokrat adam. Yerim senin özgürlükçülüğünü. Al o yazıyı, köşende yayınla ve sor; Ahmet Hakan, bu yazıda Kemal Kerinçsiz'i övmüş mü? Adamsan, yiğitsen bunu yap! Bunu yapmıyor, aradan cımbızlıyorsun; tıpkı Hrant'ın yazdığı yazıdan cımbızlayarak 'bu adam Türklere hakaret etti' diyen Yargıtay savcısı, yerel mahkeme gibisin. Bu ne kadar aşağılık bir tutum! İkinci olarak, Ahmet Hakan, Hrant Dink öldürüldükten sonra 20 tane yazı yazmış, onları da görmüyorsun. Ahmet Hakan, Hrant Dink öldürülmeden önce onu CNN Türk'te ekrana çıkartmış; 301. maddeden yargılandığında kimse onun yanında değilken kendini ifade etmesine bir zemin hazırlamaya gayret etmiş; bunları görmüyor, tutup Kemal Kerinçsiz'i övmüş diye yazıyorsun.



- Dink'in ardından 'bu cinayette örgüt yoktur' gibi tespitlerde bulundunuz mu?



'İnşallah örgüt işidir çünkü örgüt işi değilse durumumuz çok daha kötü demektir' diye bir yazım var. Onun dışındaki yazıların tamamı Hrant'ın Ermeni kimliği, 'hepimiz Ermeni'yiz' diyen insanların aşağılanması ve bunun anlaşılmamasına yönelik. Örgüttür veya değildir konularına girmemişim. O tek yazıda da eğer örgüt işi değil de birkaç gencin yaptığı işse o birkaç genç sadece birkaç gençten ibaret değil, toplumda var olan bir nefretin dışa vurumudur. Eğer toplumumuzda böyle bir cehalet, böyle bir nefret varsa işimiz daha zor, demişim. Şunu da söylememiz lazım, örgütler de böyle bir duygu ikliminden cesaret alır. Bir örgütsel bağın varlığı, toplumda böyle bir duygu dünyasının olmadığı anlamına gelmez. Var ki yapıyor. Yani o günkü yazımda ifade etmediğim belki bir eksiklik yani 'örgüt varsa işimiz kolay'; hayır, örgüt varsa da işimiz kolay değil aslında. Bugün baktığımda onu görüyorum.



BURNUNDAN KIL ALDIRMAYAN BİR ADAMIM



- Çarşamba günü sosyal medya temalı bir toplantıda bulundunuz.



İnternet dünyasındaki yeni gelişmeler, konvansiyonel medya, sosyal medya gibi konularla ilgili tartışmalar açıyorlarmış. Ben de katıldım ve çok yararlandım. İnternet medyasındaki gelişmeler üzerine teorik olarak çok fazla şey bilen biri değilim. Daha çok pratikle ilgiliyim. Orada hem teorisini yapan insanları dinleme fırsatını buldum hem de ben pratikte nerede durduğumu anlattım.



- Sosyal medyada durduğunuz yer bana enteresan geliyor. Bambaşka bir Ahmet Hakan var twitter'da, hiç sınırınız yok. Bunun riskleri yok mu?



Günümüzde 'tanrı yazar' yani eski, Babıali tipi yazarlar bitti. Burnundan kıl aldırmayan, söz söylenmez benim sözümün üstüne diyen, tekzip yayınlamayan, herkesi eleştiren ama asla eleştiriye tahammül edemeyen yazar tipi demode oldu. Teknik olarak bu mümkün değil. Artık internet dünyasındaki gelişmeler sayesinde çırılçıplaksınız. Mümkün olduğunca apaçık olacaksınız. Savaşınızı, var oluşunuzu apaçıklık üzerinden ifade edeceksiniz. Yeni düzen bunu gerektiriyor. Dolayısıyla böyle bir değişim olmamış gibi, yine burnundan kıl aldırmayan bir adam gibi davranmanın alemi yok. Yeni duruma adapte olmak gerekiyor. Ben sadece yeni duruma adapte olmak açısından değil, kişilik olarak da bu yeni duruma yakınım. Ben zaten şeffaf olmaya, eleştiriye açık olmaya, tekzip yayınlamaya, burnundan kıl aldırmaya meraklı bir adam olduğum için bu yeni durum buna cuk oturdu. O yüzden twitter'da da savunmasız, eşit ilişkiler kuruyor ve bundan rahatsız olmuyorum.



- O zaman da Ahmet Hakan bugün Uğur Mumcu'nun ölüm yıldönümünü es geçti, diye eleştirilebiliyorsunuz...



Twitter'da gündemi takip edeyim, bugün günlerden şudur, en önemli madde budur öyleyse bunun üzerine söz söyleyeyim diye bir strateji belirlemedim. Orada yazar olarak, gazeteci olarak, programcı olarak değil de orada bir birey olarak var olmak istiyorum. Bu eleştiriyi yapanlar, bunu ayırt edemeyenler.



- Twitter'daki bu açıklığınızı kız arkadaşlar bulma mecrası olarak yorumlayanlar da var...

Öyle mi diyorlar? Ahbaplarım var oradan tanıdığım; insanlarla görüşüyorum, konuşuyorum ama böyle bir mecrayı o anlamda kullandığım iddiası çok saçma. Manasız.



- Kadınların bir şekilde size 'yazdıkları' kaçınılmaz; iyi geceler öpücükleri, rüyada sizi görmeler... Bunları retweet de ediyorsunuz...



Bana gelen ağır eleştirileri de, böyle öpücük göndermeleri de retweet ediyorum. Burada, bu tür tepkilerle karşılaşıyorum, siz de bunları bilin, duyun diye... Başka bir niyetim yok. Twitter'ın kendine özgü durumundan dolayı, takipçilerimi haberdar etmek için yapıyorum bunu.



- Twitter ahbaplarınızla buluşuyor musunuz?



Kadın-erkek çok arkadaşım oldu ve o insanları tanımış olmaktan çok mutluyum. Hep birlikte sinemaya gittik, Gülden Karaböcek konseri dinledik; güzel yani, memnunum.



- Tweet'lerinizde çok sık bahsi geçen 'Peder Bey', bu yazdıklarınızı biliyor mu?

Bire bir takip etmiyor ama ona söylemişler. Gülüyor; anlayışlı bir insan.



- Annenizin çörekleri de meşhur...

Annem de arar; yine ne yazmışsın twitter'da, bak bana söylediler diye. Onlar da eğleniyorlar.



- Evlat olarak memnunlar mı sizden?

Ailesine aşırı düşkün biri değilim ama ben her gün temas halindeyimdir. Her gün konuşurum; kararında bir ilgi benimki.



BANA SİLAHLA GEL, BOMBAYLA GEL



- Ergenekon'un tarifi konusunda kafanız net mi?



Gayet net. Ergenekon başı sonu belirsiz bir heyulaya dönüştürülmüş durumda. Nerede başladığını, nerede bittiğini bilmiyoruz. Eğer siz, 'Ergenekon, Sevgi Erenerol'dur, Veli Küçük'tür, Kemal Kerinçsiz'dir, Ümraniye bombalarıdır, Cumhuriyet'e bomba atılmasıdır, Danıştay baskınıdır' derseniz; eyvallah, o zaman ben sizinle birlik olur Ergenekon'a karşı mücadele ederim. Ama siz 'Ergenekon Ahmet Şık'tır, Nedim Şener'dir, Oda TV'dir, Mustafa Balbay'dır. Mehmet Haberal'dır' derseniz, size bir dakika derim... Orada yokum ben. Hangisini kastediyorsunuz Ergenekon derken? Mustafa Balbay ile siyasi görüşlerimin örtüşmemesi, Haberal ile aynı dünya görüşünü paylaşmamam ayrı şeyler ama ben bu insanların Hrant Dink'in katili olan Ergenekon olduğuna inanmıyorum. Hem Nedim Şener'in, Ahmet Şık'ın haklarını savunmak mümkündür. Hem de Hrant'ı Ergenekon öldürdü demek mümkündür. İkisi arasında bir çelişki yok.



- Biraz körlerin fili tarifine dönüyor galiba Ergenekon'u tarif...



Evet, tam bunu anlatmaya çalışıyorum. Benim zihnim berrak. Bana, silahla, bombayla baskınla gel, o zaman Ergenekon'a karşı senin yanında mücadele edeyim ama sen bana kitapla, haberlerle, telefon görüşmesiyle gelirsen tabii ki yanında bulamazsın.



"DÖNEK OLMADIĞIMI ANLATAMADIM"



- Peşinizi bırakmayan 'dönme' meselesini de bir kez daha sormak istiyorum... En son üniversiteli gençlerin karşısına çıktığınız televizyon programında o kadar iştiyakla bu soru soruldu ki; sizin İskele-Sancak programınızı yaptığınız dönemde çocuk olan bu gençlerin de siz söz konusu olduğunda sadece bu meselenin üzerine gidiyor olmaları ilginç geldi bana...



Türkiye'de her iktidar döneminde kim güçlüyse anında ona göre hizalanma olduğu için bu dönek sözcüğü çok tutmuş bir sözcük. Dönek dendiğinde, aslında içselleştirmediği halde güç değiştikçe fikrini değiştiren adam anlaşılıyor. Hakikaten böyle insanlar var. 12 Eylül'de Kenan Evren'e selam durur, ardından geçer Tansu Çiller'ci olur, sonra Tayyip Erdoğan gelir Tayyipçi olur... Dönek kelimesi bu nedenle çok tutuyor. Beni durumumu da bu durumla karıştırıyorlar. Ben, 12 Eylül'de Kenan Evren'e, 28 Şubat'ta generallere, ondan sonra Tayyip Erdoğan'a selam durmuş bir adam değilim. Benim değişimim döneklik denilen o antipatik kelimeyle açıklanabilecek bir değişim değil. Derdim bu! Bunu tam olarak anlatamadığımı düşünüyorum.

http://guncelmix.com/
Devamı... | yorum

Kazıklı Voyvoda hortladı!

Kazıklı Voyvoda hortladı!
Kazıklı Voyvoda hortladı!
Cumhurbaşkanı’nın sürpriz bir şekilde atadığı Atatürk Dil ve Tarih Kurumu Yönetim Kurulu’ndan, Atatürkçülere ettiği hakaretler yüzünden istifa etmek zorunda kalan Zaman yazarı Mümtaz’er Türköne, “şöhret hastalığı”na yakalanmışa benziyor...

Sırf gündemde kalmak için bu kez de “Darbecileri yağlı kazıklara oturtalım” diye buyurmuş!



Ama dikkat edin; diğer baskıcı rejimlere, örneğin teokrasiye özenenleri değil, sadece darbecileri...



“Darbeciler”den kast ettiği kim?



Nefret ettiğini açık açık söylediği Atatürkçü askerler...

Bu “canlı”, her fırsatta dini kullanır... Din üzerinden siyaset yapar ve ahkâm keser...



İyi de dinimizin neresinde var, “kazığa oturtmak?”



İslâm dini, eziyet ederek öldürmeyi en büyük günah olarak görmüyor mu?



Ve “kazığa oturtmak”, Kazıklı Voyvoda olarak tanınan Eflak Prensi Dördüncü Vlad’a ait alçakça bir yöntem değil mi?



Bu zalim, yakaladığı Türk askerlerini kazığa oturtarak, derilerini yüzdürerek, üzerlerine tuz sürdürüp keçilere yalatarak, elçilerin sarıklarını kafalarına çaktırarak, kadınların memelerini kestirip yerlerine çocukların başlarını sokturarak dünyaya nam salmadı mı?



Aradan dolu dolu altı asır geçti ve Kazıklı Voyvoda hortladı!

Düşmanı; yine Türk askeri...

Ama bu kez kendisi Müslüman görünümünde!

Sözüm ona “profesör” olan bu “canlı”nın her açıklamasından sonra midem bulanıyor!

http://guncelmix.com/
Devamı... | yorum

Okan Büyülgen'den İlginç Açıklama

Okan Büyülgen'den İlginç Açıklama
Okan Bayülgen, "Ben herşeyi uzaktan yaparım, seksi bile uzaktan yapıyorum" diyerek bütün stüdyoyu gülme krizine soktu.
29.01.2012 / 14:1TV8 ekranlarında yayınlanan Okan Bayülgen'in sunduğu Medya Kralı programının dünkü bölümüne "uzaktan sevme" muhabbeti damga vurdu.

Gülben Ergen'in programındaki sevgi gösterisini eleştiren Bayülgen, "Biz Gülben Ergen’i çok severiz. Fakat bu kadına ben bir türlü anlatamadım; insanlara yastık muamelesi yapma, hamburger muamelesi yapma, panda muamelesi yapma. Program başladığından beri böyle herkesi pofur pofur seviyor" diye konuştu."Bizim Beyazıt Öztürk vura vura sever o da dokunmatik" ifadesini kullanan ünlü şovmen, "Isırıyor bir de sarılıyor, kanırtıyor, çelme takıyor. Ben böyle dokunmam ben her şeyi uzaktan yaparım, seksi bile uzaktan yapıyorum" diyerek bütün stüdyoyu gülme krizine soktu. Bayülgen, "Ben kendimi bozmam. Mesela sevişilecek niye kendimi bozayım, donumu çıkartayım" şeklinde konuştu. -Beyazgazete-

Devamı... | yorum

Ebruya rüya ev!

Ebruya rüya ev!
Kısa bir süre önce çocuk sahibi olan Ebru Gündeş ve eşi Reza Zerrab'ın mutlu günleri devam ediyor. Gündeş yatırım amaçlı bir ev satın alınca ortalık karıştı...
29.01.2012 / 18:37

Geçtiğimiz günlerde doğum gününü kutlayan Ebru Gündeş'e eşinden güzel bir hediye geldiği iddia ediliyor. Reza Zerrab'ın Gündeş'e Levent'te 3 milyon 750 bin TL'ye bir daire aldığı öne sürüldü.



Gündeş de bu iddialara, "Ben o evi yatırım için aldım. Eşim alsa gurur duyarak söylerim" dedi. Gündeş'in kendisine aldığı evin değeri ise 2.5 milyon TL


http://guncelmix.com/haber-3484-Ebruya-ruya-ev.html
Devamı... | yorum

Haremlik-selamlık tribünler

Haremlik-selamlık tribünler
Haremlik-selamlık tribünler,Kadınlar, yeni yapılan stadlarda kendilerine özel ayrılan yerlerden maçı seyredebilecekler
29.01.2012 / 18:38

Suudi Arabistan'da kadınların çalışmalarına yönelikKral Abdullah'ın aldığı karar ülke genelinde ses getirirken, şimdi de stadyumlarda aileler ve bayanlar için özel yerler düzenlenecek



Arapça Şarq gazetesinin haberine göre Cidde-Medine arasında inşa edilmekte olan Kral AbdullahSpor Şehrindeki stadyumda kadınlara ve ailelere ayrı özel yer ayrılacak. Gazetenin ismini açıklamadığı bir kaynağa dayandırarak verdiği habere göre, en az yüzde 15 oranında kadınlara ve ailelere yer ayrılacak ve maç izleyebilecekler.



2014 yılında tamamlanması planlanan Kral AbdullahSpor şehrindeki stadyumda bayan gazeteciler ve bayan fotoğrafçıların yanısıra aileler için tüm uluslararası spor müsabakalarını izleyebilecek ortam bulunacak.



10 BİN KİŞİLİK YER

60 bin kişilik stadyumda 10 bin kişilik kapalı yerler bulunuyor. Bu kapalı yerlerde bayanlara ve ailelere yer ayrılacak. Gazete, Futbol Federasyonunun geçtiğimiz yıl Riyad yönetimine bayanlara stadyumların açılması ile ilgili öneride bulunduklarını da hatırlatıyor.



Suudi Arabistan'da sadece Riyad, Cidde ve Dammam kentlerinde kadınların büyük stadyumlarda maçizlemelerine imkan tanınıyordu. Ülkede ilk kez tam anlamı ile bayanların maç izlemesinin önündeki tüm engeller kaldırılmış olacak.


http://guncelmix.com/haber-3485-Suudi-Arabistanda-haremlik-selamlik-tribunler.html
Devamı... | yorum

Fenerbahçe Mersin idman yurdu maçı

Fenerbahçe Mersinidman yurdu maçı
Süper Lig'de bugün Mersin İdman Yurdu'nu Kadıköy'de ağırlayacak olan Fenerbahçe, rakibini yenerek zirve yarışında puan kaybı yaşamak istemiyor...
29.01.2012 / 18:43


FENERBAHÇE-MERSİN İDMANYURDU:



STAT: Sükrü Sarçoğlu

HAKEM: Barış Şimşek

SAAT: 19.00



FENERBAHÇE: Volkan, Gökhan, Serdar, Yobo, Caner, Mehmet Topuz, Cristian, Özer, Stoch, Alex, Bienvenu

TEKNİK DİREKTÖR: Aykut Kocaman



MERSİN İDMANYURDU: Sehiç, Erhan, Boum, Çağdaş, Mustafa, Zurita, Moritz, Bueno, Hakan, Erdal, Delev

TEKNİK DİREKTÖR: Nurullah Sağlam


http://guncelmix.com/haber-3487-Kadikoyde-11ler-belli-oldu.html
Devamı... | yorum

İndependent : Kaplan Türkiye kavşakta

İndependent : Kaplan Türkiye kavşakta
İngiliz İndependent, Türkiye’nin son 10 yılda da “en büyük siyasi ve ekonomik başarı öykülerinden biri” olduğunu ancak “kazanımların tehlikeye girdiği"ni öne sürdü.
29.01.2012 / 18:44

Türkiye’nin, son 10 yıllık dönemin dünyanın “en büyük siyasi ve inkz id="linkz3">ekonomik başarı öykülerinden biri” olduğu ancak son 10 yıldaki “inkz id="linkz5">kazanımlarınşimdi tehlikeye girdiği” görüşleri dile getiriliyor. İndependent gazetesi, AKP’nin seleflerinin “baskı mekanizmalarını benimsemeyi inkz id="linkz4">uygun bulduğu” yönündeki iddialarına yer verdiği inkz id="linkz6">geniş haber analizinde “Türk yükselişi, köpüğe dönüşür mü” sorusunu da sorduktan sonra “Türkiye’nininkz id="linkz2">Avrupa’daki hasta adamlara katılıp katılmayacağını inkz id="linkz7">gelecek yıl gösterecek. Aynı yılda da Türkiye’nin, nihayet otokratik devletin mirasından kurtulup kurtulmadığı da belli olabilir” diye yazdı.



İndependent gazetesinin tanınmış gazeteci yazar ve Ortadoğu inkz id="linkz9">uzmanı Patrick Cockburn, “Kaplan Türkiye, Kavşakta” başlığı ile yayımladığı inkz id="linkz8">İstanbul mahreçliinkz id="linkz11">geniş haberi analizinde Türkiye’nin son 10 yıllık dönemin dünyanın “en büyük siyasi ve inkz id="linkz10">ekonomik başarı öykülerinden biri” olduğunu, cezaevlerinden işkencenin bittiğini, Ankara’da gücün kimin elinde olduğunu darbeler değil seçimlerin belirlediğini, “Adalet ve Kalkınma Partisi, Batı’nın tam cesaretlendirmek istediği ılımlı, demokratik, kapitalizm yanlısı bir hükümet türüydü” yorumunu yaptı.



“Geçen yıl yabancı medya eleştirilere yer vermeyen Türkiye’yi, polis devletleri çökmeye başladığı Arap Dünyası için bir inkz id="linkz13">model olarak destekledi” diyen gazete, AKP döneminde gerçekleşen “Türk mucizesinin” özlü olduğunu, inkz id="linkz12">Avrupa’daki İrlanda veya Yunanistan gibi ülkelerin aksine siyasi ve ekonomik değişiminin “gerçek” olduğunu kaydetti.



-“SON 10 YILDAKİ KAZANIMLAR TEHLİKEDE”-



Bu bağlamda Türkiye’nin son 10 yılda ulusal gelir ve ihracatın katlandığını, Kobiler’in yorulmaz ihracatçılara dönüştüğünü, yabancı yatırımların aktığını, Türk ekonomisinin dünyanın 15’inci ekonomi haline geldiğini belirten gazete “İşte şimdi tehlikede olan bu kazanımlardır. Siyasi reformlar iki yıl önce durma noktasına geldi” ifadesini kullandı.



-“AKP SELEFLERİNCE KULLANILAN BASKI MEKANİZMALARINI BENİMSEMEYİ UYGUN GÖRDÜ”-



Haberde “Türkiye’nin yeni kavuştuğu güce olan aşırı güven, dikkatini hayati sorunlardan ki en önemlisi Kürt ayaklanmasına son vermektir - uzaklaştırdı” yorumu yapıldıktan sonra “Bazı Türk liberaller, AKP’nin iktidarda 10 yıla yakın bir süre bulunduktan sonra seleflerince kullanılan baskı mekanizmaları benimsemeyi uygun gördüğünden kuşkulanıyorlar” denildi.



-“BASKILAR ÇOK CİDDİ”-



Baskıların “çok ciddi” olduğunu öne süren gazete, bu çerçevede Sınırı Aşan Gazeteciler Örgütü’nün Türkiye’nin basın özgürlüğü açısından 178 ülke arasında 148’nci sırada yerleştiren raporuna gönderme yaptı. “Sık sık gazetecilerin haklarındaki suçlamaları bilmeden bir yılı aşkın süre tutuklu kaldığı”nı yazan gazete, ifade özgürlüğü ile terör örgütü üyeliği arasındaki farkın net olmadığı görüşlerine de yer verdi.



İngiliz gazetesi, liberallerin “derin devlet”in hala faaliyet göstermesinden korktuğunu, hükümeti eleştirenlerin de, “AKP’nin artık bu karanlık ajanların köklerini kazmakla ilgilenmediğinden kuşkulandığı”nı da kaydederek, Dink davasına ilişkin tartışmalı yargı kararına değindikten sonra, “AKP hükümeti ise, başlıca mücadelesini ordunun devlet üzerindeki kontrollüne son vermek için verdiğini savunabileceği”ni de belirtti.



-“ORDU AKP’Yİ, ABD İSTEMEDİĞİ İÇİN DEVİRMEDİ”-



Buna karşın, “ordunun AKP hükümetini, ABD’nin istemediği için devirmediği” görüşlerinin de aktarıldığı haberde, Türkiye’deki reform ivmesinin azalmasının başka bir nedeni olarak da AB üyeliğinin gerçekleşmemesi gösterildi.



İndependent, “Büyük bir siyasi yeteneği olan dindar ve popülist milliyetçi Sayın Erdoğan, giderek artan biçimde bir otokrat gibi görünüyor ve hareket ediyor” savlarına da yer verdiği haberinde Avrupa’nın Türkiye’yi reddetmesinin en az “psikolojik olarak Türkiye’nin Ortadoğu’daki genişleyen rolü ile telafi edildiği ancak bu bölgedeki girişimlerinin de ekşimeye başladığı” yorumunu da yaptı.



-“TÜRKİYE ARAP BAHARI’NDAN SONRA AT DEĞİŞTİRDİ”-



İki yıl önce komşularıyla siyasi ve ticari ilişkilerini geliştiren Türkiye’nin Arap Baharı’ndan sonra “at değiştirdiği, eski müttefiklerini terk ettiğini, Libya ve Suriye’de protesto edenleri ve ayaklananları desteklediğini” değerlendirmelerinde bulunuldu.



Haberde Mısır gibi ülkelerde Başbakan Erdoğan’a duyulan hayranlığına dikkat çekilerek “Ancak bu popülaritenin avantajları abartılabilir. Mısırlılar, Sayın Erdoğan’ı beğenebilir ama kendilerini yönetmesini talep etmiyorlar. Şimdi Türkiye, Suriye ve Irak hükümetlerinin husumetini kışkırtan aşırı güvenin bedelini ödemek zorunda kalıyor” sözlerini de kullandı.



-“TÜRK YÜKSELİŞİ KÖPÜĞE DÖNÜŞÜR MÜ?”-



“Türk yükselişi, bir köpüğe dönüşür mü” sorusunu da soran İngiliz gazetesi, “Önceki daralmalar, yabancı sermaye çıkışlarına tanık olmuşlardı. Türkiye’ye yatırım yapan Avrupalı bankalar, kendileri de kırılgandır. Ancak Türkler, hala gemi ve araba gibi şeyler yapıyor. İstanbul’un çevresi, daha teknik ürünlerin yanı sıra mobilya, tekstil ve ayakkabı üreten işyerleriyle dolu” diye yazdı.



Gazete, haberini, “Türkiye’nin Avrupa’daki hasta adamlara katılıp katılmayacağını gelecek yıl gösterecek. Aynı yılda da Türkiye’nin nihayet otokratik devletin mirasından kurtulup kurtulmadığı da belli olabilir" sözleriyle noktaladı.


http://guncelmix.com/haber-3488-Independent--Kaplan-Turkiye-kavsakta.html
Devamı... | yorum

28 Şubatçıların hayalindeki ülke!

28 Şubatçıların hayalindeki ülke!
28 Şubat sürecinin medya patronlarından Dinç Bilgin, yaşadığı pişmanlığı 'daha cesur olabilirdik' diye ifade etti. 28 Şubat'ın 'hayalet Türkiye'sini anlatan Bilgin, Birand'ı da suçladı
29.01.2012 / 18:45

Burcu Bulut'un röportajı



Sabah gazetesinin eski sahibi Dinç Bilgin, Türkiye'nin en karanlık dönemlerinden biri olan 28 Şubat 1997 sürecini anlattı. Merkez medyanın Genelkurmay Karargahı'ndan yönetildiği 'postmodern darbe' günlerinden bugüne Türkiye'nin çok değiştiğini belirten Bilgin, askeri kanatta 28 Şubat'ın en önemli aktörleri Çevik Bir ile Erol Özkasnak'ı "Sakat düzenin çocuklarıydı" diye nitelendirdi



Tarihimizle yüzleştiğimiz, üstü örtülü hiçbir dosyanın kalmadığı bir dönemden geçiyoruz. 12 Eylül 1980 darbesinin ardından 28 Şubat sürecinin de yargılanması gerektiğini söyleyenlerin sesleri bugün çok daha yüksek çıkıyor! Dönemin etkin ve çok önemli isimlerinden Sabah Grubu'nun sahibi Dinç Bilgin de "Elbette Türkiye'nin geçmişiyle hesaplaşması lazım ama bunu birden cadı kazanına çevirmenin de anlamı yok! Suçu bence sadece askerlere yüklemek de doğru olmaz! O tarihteki Çevik Bir, Erol Özkasnak gibi askerler de sakat düzenin çocuklarıydı. Şimdiki askerler gibi değiller! Yaptıklarının doğru olduğuna inanıyorlardı, öyle görmüşlerdi. Kendi milletine haksızlık, kötülük yaptıklarının farkında değillerdi!" diyor. Yaklaşık 11 yıldır nadasa çekilip o döneme dair kendiyle hesaplaştığını söyleyen Bilgin ile 28 Şubat'ın 'hayalet Türkiye'sini konuştuk.



28 Şubat döneminde Sabah ve ATV'nin sahibiydiniz. O günlerde askerlerle ilişkiniz nasıldı?



Şahsımın generallerle ilişkisi pek yoktu Ankara'ya sık sık gidip gelen biri de değildim.



Sabah Grubu'nun askerle yakın ilişkisi oldu mu?



Askerlerin talimatlarıyla haber yapıldığı söyleniyor, doğruluk payı olduğunu sanmıyorum ama 28 Şubat sürecinde gazetecilerin genlerinde askerden yana tavır koymak vardı.



Neden peki?



Basın mensuplarının çoğu daha çok sol gelenekten gelmeydi. Ama bu batıdaki sol gibi değildi, ulusalcı damarları ağır basan tutucu bir soldan bahsediyoruz.



O zamanki çizginiz için ne diyeceksiniz?



İzmir'deki Yeni Asır'la yola çıktım. Yeni Asır demokrat, liberal, yüzü batıya dönük, Avrupa ile entegrasyona inanan, otoriter günlerde bile Serbest Fırka yanlısı olan, Demokrat Parti'yi tutan, 27 Mayıs sonrası epeyce çile çeken bir gazeteydi. Sabah'ı da ona benzetmeye çabaladım. O zamanki Babıali'den farklı olarak değişimden yana bir tutum sergiliyordu. Demokrat tavrını da uzun süre devam ettirdi ama 28 Şubat dönemi çok kötü bir dönemdi. O dönemde sadece basını suçlamak yanlış olur. Cumhurbaşkanı, başbakanı, başbakan yardımcısı, yargıçları demokrat olabildiler mi? Bunu da sormak lazım!



DEMOKRASİ KAVGASI VEREMEDİK



"Sabah Grubu olarak askerle mesafeli olduk" diyorsunuz yani...



28 Şubat'tan Ergenekon davasına kadar olan süreçte askerle ilişkisini her zaman sıcak tutan isimler elbette oldu ama Sabah militarist bir tutum içine asla girmedi. "Peki demokrasi kavgası yaptı mı?" ya da "Liberal demokrat köklerine yakışacak bir mücadele gerçekleştirdi mi?" diye soracak olursanız, hayır onu da yapmadık! Yapamadık!



Neden yapamadınız? Sizi engelleyen neydi?



Etibank'ı aldığımız için ekonomimiz bozulmuştu. Bunu bir özeleştiri olarak da alabilirsiniz. 28 Şubat'ta zamanın ruhu farklıydı. Şu an konuşmaya çekindiğimiz, ayıp gelen şeyleri o zaman normal karşılıyorduk. Düşünün ki Kuzey Kore'ye benzeyen hallerimizden yeni yeni kurtuluyoruz. Ama Türkiye'deki birçok değişikliğin katalizörü de Sabah Grubu olmuştur. Özal'la birlikte değişimin gazetesi olmuştur. Bunu da kabul etmek gerekir.



PİŞMANLIKLARIM ÇOK VAR



Değişimden yana olan bu tavrınızı 28 Şubat'ta da devam ettirebildiniz mi?



Maalesef ettiremedim, bunun için de üzüntü duyuyorum. Pişmanlıklarım çok var. Bu pişmanlıklar ile ilgili otokritik de yaptım. Ben yaptım ama başka kimse yapmadı. Bu nedenle de dehşete düştüm. Başkalarının yapamadığını yapıyorum şu an!



Şu an çalışıyor olsaydınız, hatalarınızı bu kadar açık söyleyebilir miydiniz?



Gazetecilik içinde hâlâ olsaydım bu kadar kendimi sorgulayamazdım. Konuşmaya çekinirdim, kendimi haklı gösterme endişem olurdu. Şu an böyle bir sıkıntım yok, o yüzden doğruları söyleme lüksüm var.



ETİBANK EN BÜYÜK HATAMDI



Geriye dönüp baktığınızda 'keşke'leriniz neler? Keşke şunu yapmasaydım, keşke şunu satın almasaydım, keşke farklı bir tepki verseydim gibi günah çıkardığınız oldu mu?



Ben günah çıkarabildiğim için mutlu olan bir insanım. 11 senedir başka hiçbir iş yapmadığım için yaptığım hataları düşünecek çok vaktim oldu. Daha demokrat olabilirdim. Totaliter eğilimleri olan arkadaşları hizaya getirmeye çalışabilirdim. En büyük hatam ise Etibank'ı almak oldu. O tarihte de bankası olmayan medya yok! Böyle bir Türkiye'ydi. Banka almak için işadamı, bankacı olmak lazım! Ben gazeteciydim hiç bilmediğim bir alana balıklama daldım. Hesaplı, planlı olamadım. Maddi sonuçlarını düşünemedim. Beceremedim.



Etibank'ı almasaydınız ne olurdu? Nerede olurdunuz?



Başıma gelen onca felaketten kurtulmuş olurdum. Hatta belki şu an hâlâ medyadaydım. O yüzden Etibank işine keşke hiç girmeseydim diyorum.



Banka belasını başıma askerler sardı



Dinç Bilgin'in açıklamaları, akıllara eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Vural Bayazıt'ı getirdi. 28 Şubat'a giden süreçte emekli komutanların banka ve şirketlerin yönetim kurullarında görev almaları sıkça rastlanan bir durumdu. Bayazıt, emekliliği sonrası Etibank'ın yönetiminde yer almıştı. Bankanın batışının ardından emekli komutan, 'usulsüz kredilerle ilgili' 2001'de İstanbul DGM'de ifade vermişti.



28 Şubat'taki Türkiye resmini çizmenizi istesem ne dersiniz?



Türkiye'nin 28 Şubat'taki hali aynı Pakistan'ın bugünkü hali gibiydi. Pakistanlı politikacılar yerden yere vuruluyor, eleştiriliyor, Pervez Müşerref'e demediklerini bırakmıyorlar! Hükümet, Cumhurbaşkanı yok sayılıyor ama aynı tutumu askerle ilgili asla yapamıyorlar. Türkiye de o dönem aynı şekildeydi. Hayalet bir ülkeydi. Politikacıları yerden yere vurmayı basın özgürlüğü sanıyorduk. Ama söz konusu asker olunca, yargı olunca bunu yapmak mümkün değildi!



28 Şubat dönemi basının çürümeye başladığını söylüyorsunuz. Diğer yandan basının en kuvvetli olduğu zamanın yine aynı dönem olduğu söyleniyor. Hem çürüyüp hem güçlü nasıl olabildi basın?



O dönem basın güçlüydü bu doğru! Bir tarafta asker bir tarafta yargı bir tarafta da medya vardı. Hatta medya başka demokratik ülkelerde rastlanmayacak derecede güçlü görünüyordu. Hükümetleri değiştirecek kadar etkindi. Ama sadece hükümeti değiştirecek kadar! Hâkim paradigmaya toz kondurmadan bunu yapabilme gücüne haizdi.



Bu işin mücadelesini basın o tarihte yapmalı mıydı?



Yapmalıydı tabii ama yapamazdı çünkü zaman farklı bir zamandı. 2004'lerde darbe provalarının, 2008'lerde yargı darbesi provalarının yapıldığı bir ülkede basın bunu tek başına yapabilir miydi? Bugün bakınca sanki 'daha demokrat davranabilirdik, daha cesur hareket edebilirdik' diye düşünüyorum. Ama işte o zaman da başımıza çok büyük sorunlar açılırdı. Hatta zaten başım belaya da girmişti.



Nasıl bir bela?



Banka belası aşağı yukarı o kaynakla geldi. Bu belayı başıma saranlar askerler oldu. En zayıf halka olarak beni buldular. Bana yapacaklarını yaptılar. Etibank'tan şirketlerime kredi kullandırmakla suçlandım. Zaman geçtikten sonra görüldü ki Sabah ve ATV'nin aldığı kredileri kat be kat ödeyecek gücü vardı. Nitekim ödedik de! Gerçekler saklı kalamıyor, muhakkak ortaya çıkıyor!



Sabah'ı iyi yönetemediler



Sadece gazetecilik yapılarak para kazanılamaz mıydı?



Ben bunun için savaştım ama yine de yaşatmadılar. Sadece gazetecilik yaptım. Medyadaydım. Sabah sıfırdan başlayan bir basın grubunun ne kadar iyi noktalara gelebileceğinin örneği oldu. Bugün Sabah-ATV Grubu'nun satışından bahsediliyor. Şimdiki sahipleri benim verdiğim değeri veriyorlar mı! Bundan da pek emin değilim!



Neden böyle düşünüyorsunuz?



Değer verseler satmaya kalkmazlardı. Büyütürlerdi. 1,1 milyar dolara aldılar şimdi bunu 3 milyar dolarlık değere ulaştırabilirlerdi. Türkiye'de her şey büyürken, değerler artarken Sabah'ın ederinin aynı yerde kalması doğru mu? Bilmiyorum! Belki onlar da yıllar sonra benim gibi bir özeleştiri yaparlar.



Yeniden basına dönmek gibi bir niyetiniz var mı?



Hayır, öyle bir şey yok! Keşke olsa...



Hayatını kurtarmak için Çandar'ı ABD'ye yolladık



28 Şubat sürecinde askerlerle siyasilerin ilişkisi nasıldı?



Askerle siyasilerin ilişkileri de çok kötüydü. Çatışmayı göze alsalardı, Türkiye'nin müesseseleri bunun içinde basın da dâhil askerden yana tavır alacaktı. Siyasiler dayak yiyecekti. Kurucu iradeyi değiştirmek çok zaman aldı. Hâlâ izleri var.



O dönem gerçekleşen andıç olayını hatırlıyor musunuz?



Cengiz Çandar andıcından bahsediyorsunuz herhalde! O tarihte ben yurtdışındaydım. Genel yayın yönetmenim de benimle birlikteydi. Bize olayı aktaran Erdal Şafak'ın söyledikleri üzerinde pek durmadık. Ama andıcın uydurma olduğu besbelliydi. Hürriyet gazetesine rica ettik, 'kullanmayın' dedik. Başta kabul ettiler, derken sonra telefon geldi. Zafer Mutlu, Ertuğrul Özkök'ün kullanmasını istemiş ve Hürriyet gazetesi kullandı. Biz de kullandık.



Doğru olmadığını bile bile neden kullandınız?



Haber niteliği taşıdığı için kullandık ama Sabah'ta 'hainleri tanıyalım' gibi bir yazı çıkmadı. Sonra çok fazla tehdit aldık. Hatta Çandar'ın hayatını kurtarmak için Amerika'ya gönderdik! Ama Cengiz'i işten asla çıkarmadık! Mehmet Ali Birand ise Sabah'ın kadrolu elemanı değildi. Televizyon programı yapıyor ara sıra yazı yazıyordu. Sadece onun yazılarını durdurduk. Fakat o tarihteki Birand'ın hali de hal değildi.



Nasıldı Birand o tarihte?



İnanılmaz karalamalar, korkunç şeyler yazıp çiziyordu... Emin Çölaşan'la iyice cıvık hale gelen bir tartışma içindeydi. O zamanki insanın halet-i ruhiyesini anlamak çok zor sanırım.



28 Şubat'ın Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir de söz konusu gazetecileri suçladı. Neden böyle bir tepki verdi sizce? Askerlerin sevmediği gazetecileri temizleme yöntemlerinden biri miydi bu?



Gücünü kullanabilmek, iktidarda kalabilmek için yaptılar. Askerler iktidarlarını devam ettirebilmek için önüne çıkan engelleri kaldırmak istediler. Bu kadar basit! O zamanki iktidarlar şimdiki gibi değildi! Ana konuda söz sahibi olan her zaman askerlerdi. Askerler bu tarz oyunlara hep girdi. Dönemin gazete iklimi de haberler yalan bile olsa inanmak eğilimindeydi. Gücün yanında olmak ayıp bir şey, buna katılırım ama onunla mücadele etmek de o kadar kolay bir şey değil! Mücadele edememenin üzüntüsünü hâlâ duyuyorum.



Hürriyet 'devletle' dosttu



28 Şubat sürecinde medya patronları bir araya gelip konuşuyor muydunuz?



Bırakın konuşmayı sürekli kavga ediyorduk! Bizimle birlikte aynı saflarda yer tutup kavga eden siyasi partiler de vardı. Biz Çiller'in DYP'sini destekler gibi görünürdük aslında desteklemiyorduk da mecbur bırakıldık! Mesut Yılmaz da olanca gücüyle Hürriyet'in arkasında duruyordu. Sabah Grubu olarak biz eğlencedeydik, Hürriyet'ten daha fazla sattığımızı söylüyorduk ama Hürriyet bizden farklıydı.



Nasıl bir farktı bu?



Hürriyet daha ölçülü, daha planlı hareket ediyordu. İşadamı gibi bir reflekse sahiplerdi. Bizden çok daha iyilerdi. Akılla hareket ediyorlardı, biz ise heyecanla çocuklar gibi davranıyorduk. O dönem Hürriyet'in Ankara'daki lobisi de çok güçlüydü. Bürokrasi ile devlet ile dosttular! Sabah'ın devlet katında bir tek tanıdığı yoktu.



"Çiller'e destek olmak zorunda kaldık" diyorsunuz. Neden?



Mesut Yılmaz iki medya grubu arasında bir tercih yaparak Hürriyet'i seçmişti. Biz de mecburen Çiller'i desteklemek zorunda kaldık!



Mesut Yılmaz'ın başbakanlığında size karşı tavrı nasıl oldu?



Türkiye hızla bozulma sürecine girdi. Gazetecilerle devlet adamlarının ilişkileri olmaması gereken bir düzeye ulaştı. Ayıp şeyler oldu. İşadamları devletten ihaleler almaya başladılar. Öyle bir Türkiye ki mesela elektrik dağıtımı özelleştirilecek, bu medya grupları arasında paylaşıldı. GSM ihaleleri, santral ihaleleri hep bu şekilde paylaştırıldı. Medya medyalıktan çıktı.



'Postmodern darbe'yi askerler organize etti



28 Şubat'ı kim organize etti sizce?



28 Şubat'ı devlet organize etti. Devletin gerçek sahibi de askerlerdi. Türkiye'nin izlediği politika batıda hoş karşılanmıyordu ama dâhil olduklarını hiç sanmıyorum. "Amerika 28 Şubat'ı organize etti" derseniz öyle bir şey yok!



28 Şubat sürecinin de yargılanması gerektiğine inanılıyor. Sizce de o dönemin suçlularına ceza verilmeli mi bugün?



Elbette Türkiye'nin geçmişiyle hesaplaşması lazım ama bunu birden cadı kazanına çevirmenin de anlamı yok! Suçu bence sadece askerlere yüklemek de doğru olmaz! O tarihteki Çevik Bir, Erol Özkasnak gibi askerler de sakat düzenin çocuklarıydı. Şimdiki askerler gibi değiller! Yaptıklarının doğru olduğuna inanıyorlardı, öyle görmüşlerdi. Aynı şimdiki Pakistan'daki askerler gibiydiler. Kendi milletine haksızlık, kötülük yaptıklarının farkında değillerdi! İktidar da çok kifayetsizdi.



HAYALLERDEKİ ÜLKE PAKİSTAN'DI



Şimdiki askerler nasıl peki? Nasıl bir değişim içindeler?



Şimdiki Genelkurmay Başkanı Necdet Özel siyasetçiden çok askere benziyor! En azından gidiyor Diyarbakır'da kalıyor, siyasi fetva vermiyor. Hayal ettiğim Türkiye, Belçika, Hollanda, Danimarka gibiydi. Ama o dönem askerlerin hayalindeki ülke Pakistan'dı. İkiye bölünmüş Türkiye'nin bir kısmı da bunu istiyordu. Hâlâ istiyorlar



İkiye bölünmüş bir Türkiye'nin bir kısmı dediniz. Bir kısmı askerse diğer kısmı kim?



İlericilik kisvesi altında ana muhalefet de son derece anti demokrat, Pakistancı olabiliyor! Bugün gerçek gericilerin onlar olduğu ortaya çıkıyor.



VESAYET SON BULDU, RÜYA GİBİ...



Türkiye bugün askeri vesayetten kurtulup sivilleşmeye doğru hızla ilerliyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?



Askeri vesayetin son bulması rüya gibi bir şey. Aslında Türk ordusu için de doğru olan bu. Askerler yalnız askerlikle kafa yoran, ufak ama profesyonel şimdikinden çok daha güçlü bir hale gelmeliler. Ama bu gücü kendi milletini değil düşmanlarını korkutmak için kullanmalılar!



Ordu milletin gözünü mü korkutmak istiyor sizce?



Gerçek askerlikten uzaklaşıp, politikaya girdiklerini bu son terör olaylarındaki karakol baskınında gördük. İşte bu da 28 Şubat'ın bir sonucu.



28 Şubat'tan sonra Türkiye'deki darbe girişimlerinin başarısızlıkla sonuçlanmasını neye bağlıyorsunuz?



Dünya değişti, Türkiye'ye de ayakları sağlam yere basan bir politik liderlik geldi. Bugünkü iktidar çok daha kararlı! O yüzden darbe ortamını bir daha yaşamadık.



Genelkurmay Başkanı cinayet işleyebilirdi



Ergenekon, Balyoz gibi davalar olmasaydı, sizce Türkiye'de darbe girişimi yine olur muydu?



Türkiye'nin ekonomisi o kadar gelişti ki herhalde askeri darbe olsaydı bir ay dayanamazlardı ama vesayet devam ederdi. Bundan 3 sene önceki gibi olurdu. Herhalde Genelkurmay Başkanı birkaç tane siyasi cinayet işleyebilirdi.

http://guncelmix.com/haber-3489-28-Subatcilarin-hayalindeki-ulke.html
Devamı... | yorum

Süper Lig'de 3 karşılaşmanının sonucu

Süper Lig'de 3 karşılaşmanının sonucu
Süper Lig'de 23. hafta maçlarında saat 13:00'te 3 maç oynandı. Eskişehirspor-Orduspor'u, Samsunspor-Belediyespor'u, Karabükspor da Manisaspor'u konuk etti...
29.01.2012 / 18:47

ESKİŞEHİRSPOR-ORDUSPOR 0-1 MAÇinkz id="linkz1">SONUCU
Stat: Atatürk
Hakemler: Serkan Çınar xxx, Bülent Gökçü xxx, Kemal Yılmaz xxx

Eskişehirspor: Ivesa x, Diego xx, Dede xx, Alper x, Volkan xx, Nadareviç x, Tello x, Burhan x (Dk. 62 Kamara x), Koray x, Batuhan x (Dk. 76 Erkan x), Veysel x

Orduspor: Fevzi xx, Yalçın x, Ali xx, Culio xx (Dk. 86 Murat ?), Stancu xxx, Garcia xx, Periane xx, Emre x, Sedat x, Onur x (Dk. 80 Abdülkadir ?), Hasan xxx (Dk. 80 Hakan ?)

Gol: Dk. 55 Stancu (Orduspor)

Sarı kartlar: Dk. 28 Koray, Dk. 61 Alper (Eskişehirspor), Dk. 40 Ali, Dk. 52 Sedat, Dk. 72 Culio (Orduspor)



İLK YARIDAN DAKİKALAR



inkz id="linkz2">Spor Toto Süper Lig'deki Eskişehirspor-Orduspor maçının ilk yarısı 0-0inkz id="linkz3">sonuçlandı.



17. dakikada Orduspor ceza sahası önündeki karambolde top, Eskişehirsporluinkz id="linkz4">futbolcu Alper'de kaldı. Alper'in sert şutunda kaleci Fevzi, meşin yuvarlağı kontrol etti.



22. dakikada Veysel'in ceza sahası önünden attığı şutta top, Orduspor kale direğinin üzerinden auta çıktı.



24. dakikada kaleci Ivesa'nın hatalı çıkışını iyi inkz id="linkz5">değerlendiren Hasan, topu kontrol etti. Kalede Ivesa'nın olmamasını inkz id="linkz6">fırsat bilen Hasan'ın vuruşunda, Eskişehirsporlu defans inkz id="linkz7">oyuncusu Nadareviç, meşin yuvarlağı kale çizgisi üzerinden uzaklaştırdı.



37. dakikada Dede, topu ceza sahası önündeki Veysel'e verdi. Veysel'in yaklaşık 25 metreden attığı sert şutta, kaleci Fevzi meşin yuvarlağı kontrol etti.



Karşılaşmanın ilk yarısı 0-0 bitti.



Maç öncesinde sahanın zeminindeki kar ve buz, stat görevlileri ve Odunpazarı Belediyesi ekipleri inkz id="linkz8">tarafından inkz id="linkz9">temizlendi.



İKİNCİ YARIDAN DAKİKALAR



inkz id="linkz10">Spor Toto Süper Lig'de Orduspor deplasmanda Eskişehirspor'u 1-0 yendi.



48. dakikada Eskişehirspor atağında Koray'ın sağ kanattan yaptığı ortada Alper topla buluştu. Alper'in ceza sahası önünden attığı sert şutta, meşin yuvarlak kaleci Sedat'ta kaldı.



55. dakikada Volkan'ın hatasında top, Ordusporlu inkz id="linkz11">futbolcu Hasan'da kaldı. Hasan'ın sağ kanattan Eskişehirspor ceza sahası içine yaptığı ortada, Stancu topa iyi yükseldi. Stancu'nun kafa vuruşunda meşin yuvarlak filelerle buluştu: 0-1



74. dakikada Orduspor ceza sahası önündeki Tello, meşin yuvarlağı Alper'e iletti. Alper'in sert şutunda kaleci Fevzi, topu bloke etti.



77. dakikada Orduspor atağında Periane'nin yaklaşık 30 metreden attığı sert şutta kaleci Ivesa topu kornere çeldi.



85. dakikada Stancu, topu Eskişehirspor ceza sahası içindeki Hakan'a verdi. Hakan'ın şutunda Ivesa, meşin yuvarlığı bloke etti.



Karşılaşma 1-0 konuk ekibin inkz id="linkz12">üstünlüğüyle bitti.



Eskişehirspor inkz id="linkz13">taraftarları ''Yönetim istifa'' tezahüratları yaptı.



SAMSUNSPOR-inkz id="linkz14">İSTANBUL BŞB: 2-4 MAÇ inkz id="linkz15">SONUCU



Stat: 19 Mayıs



Hakemler: Koray Gençerler xxx, Gökhan Memişoğlu xxx, Volkan Narinç xxx



Samsunspor: Ertuğrul x, Adem xx, Akaki x (Dk. 79 Yenal ?), Valdomiro x (Dk. 46 Serdar x), Bahia x, Murat Yıldırım x (Dk. 65 Dominguez xx), Fink xx, Murat Ceylan x, Hakan x, Ekigho x, Gekas xx



inkz id="linkz16">İstanbul Büyükşehir Belediyespor: Oğuzhan xx, Kus xxx, Cesario xxx, Metin xxx, Ekrem xxx (Dk. 62 Eren xx), Visca xx (Dk. 57 Tom xx), Zeki xxx, Serhat xxx, Doka xxx (Dk. 83 Enver x), Taner xxx, Webo xxx



Goller: Dk. 43 Metin, Dk. 52 Taner, Dk. 72 Doka, Dk. 84 Webo (inkz id="linkz17">İstanbulBüyükşehir Belediyespor), Dk. 82 Dominguez, Dk. 90 Gekas (Samsunspor)



Sarı kartlar: Dk. 47 Akaki (Samsunspor), Dk. 28 Ekrem, Dk. 54 Visca, Dk. 77 Eren (inkz id="linkz18">İstanbul Büyükşehir Belediyespor)







İLK YARIDAN DAKİKALAR



inkz id="linkz20">Spor Toto Süper Lig'de Samsunspor ile inkz id="linkz19">İstanbul Büyükşehir Belediyespor, arasında yapılan karşılaşmanın ilk yarısı misafir takımın 1-0 inkz id="linkz21">üstünlüğüyletamamlandı.



9. dakikada Samsunspor'un sağ inkz id="linkz22">taraftan serbest atış inkz id="linkz23">kazandı. Fink'in altı pas içine yaptığı ortaya Bahia kafayla vurdu, top üstten auta gitti.



27. dakikada Taner'in pasında Viska'nın ceza sahası içinden sert vuruşunda defans topu uzaklaştırdı.



33. dakikada Bahia'nın soldan ortasına Gekas'ın plase vuruşunda defans topu kornere çeldi.



35. dakikada Ekigho'nun soldan ortasına Hakan'ın kafa vuruşunda yerden seken top üstten auta gitti.



37. dakikada altı pas içinde kaleci Ertuğrul'u geçen Webo, ayağı kayınca boş kaleye topu gönderemedi.



43. dakikada Zeki'nin ceza saha içine ortasına iyi yükselen Metin'in kafa vuruşunda top filelere gitti: 1-0



İlk yarı inkz id="linkz24">İstanbul Büyükşehir Belediyespor'un 1-0 inkz id="linkz25">üstünlüğüyle bitti.



İKİNCİ YARIDAN DAKİKALAR



Spor Toto Süper Lig'de Samsunspor ile İstanbul Büyükşehir Belediyespor arasında yapılan karşılaşma, misafir takımın 4-2 üstünlüğüyle tamamlandı.



49. dakikada Gekas'ın ceza sahası dışından yerden vuruşunda top Oğuzhan'da kaldı.



52. dakikada misafir takımın ani atağında Taner, ceza sahası içine girer girmez yerden vurdu, top ağlarla buluştu: 0-2



57. dakikada Gekas'ın pasında Murat'ın sert vuruşunda topu Oğuzkan bloke etti.



60. dakikada Fink pasında Ekigho, ceza saha içinden yerden vurdu, direğin içine çarpan top Oğuzhan'da kaldı.



64. dakikada Serdar'ın şutunda defanstan dönen topu Gekas tamamladı, tekrar defansa çarpan meşin yuvarlak kornere çıktı.



70. dakikada Tom'un pasında Webo'nun vuruşunda Ertuğrul'a çarpan top kornere çıktı.



72. dakikada Tom'un sağdan ortasında, Doka plase bir vuruşla topu ağlara gönderdi: 0-3



75. dakikada ceza sahası içinde Webo'nun plase vuruşunda ağlara gitmekte olan topu Ertuğrul, parmaklarıyla çeldi.



82. dakikada Serdar'ın ortasına iyi yükselen Dominguez'in kafa vuruşunda top filelere gitti: 1-3



84. dakikada ani gelişen misafir takım atağında Webo, Ertuğrul'un ayaklarının altından topu ağlarla buluşturdu: 1-4



90. dakikada ceza sahası içinde Gekas'ın sert vuruşunda top filelere gitti: 2-4



Karşılaşmayı Orduspor 4-2 kazandı.



KARABÜKSPOR-MANİSASPOR: 2-1 MAÇ SONUCU



Stat: Dr. Necmettin Şeyhoğlu



Hakemler: İlker Meral xx, Orkun Aktaş xx, Hakan Yemişken xx



Kardemir Karabükspor: Tomic xx, Cernat xxx, Güven x (Dk. 63 Birol x), Mustafa Sarp x (Dk. 63 Uğur x), Mabıala x, Kağan x, Hamroun (Dk. 84 İlhan x) xx, Mehmet Yıldız xx, Muhammet xx, Shelton xx, Jahıc xx



Manisaspor: İlker xx, Yiğit x, Hüseyin xx, Nizamettin xx, Isaac xx, Akamınko xx, Ahmet İlhan x (Dk. 75 Kahe x), Murat xx (Dk. 84 Harbuzı x), Klukowskı xx, Dıxon xx, Ferhat x



Goller: Dk. 69 Mehmet Yıldız, Dk. 90 Cernat (penaltıdan) (Kardemir Karabükspor) Dk. 50 Murat Erdoğan (Manisaspor)



Kırmızı Kart: Dk. 90 Akamınko (Manisaspor)



İLK YARIDAN DAKİKALAR



Spor Toto Süper Lig'de Kardemir Karabükspor ile Manisaspor arasındaki karşılaşmanın ilk yarısı, 0-0 berabere tamamlandı.



Karşılaşmanın ilk dakikalarında ev sahibi Kardemir Karabükspor, özellikle kanatlardan yaptığı ataklar ile rakibi karşısında etkili olmaya çalıştı.



6. dakikada, misafir takımda Isaac, sol kanattan Jahiç'ten sıyrılarak topa sert vurdu. Meşin yuvarlak üst kale direğini sıyırarak üstten auta gitti.



7. dakikada ev sahibi takımda sol çaprazdan ceza alanına giren Shelton, rakip kaleci İlker ile karşı karşıya kaldı. Shelton meşin yuvarlağa iyi vuramayınca topu İlker kornere çeldi.



15. dakikada orta sahadan aldığı topla rakiplerini tek tek geçen Kardemir Karabüksporlu Shelton'un ceza sahasının hemen dışından sert vurduğu top, yandan dışarı çıktı.



25. dakikada orta sahadan Cernat'ın pasında topla buluşan Hamroun, sağ çaprazdan sert vurdu. Fakat top az farkla üstten auta gitti.



29. dakikada ev sahibi takımda Hamroun, sağ çaprazdan ceza alanına girdi, zayıf vuruşunda top kaleci İlker'de kaldı.



36. dakikada sol kanattan Shelton topa vurdu, defanstan seken topu Cernat tekrar ceza sahası içine doldurdu. Mustafa'nın ayağının dışıyla kalecinin üzerinden aşırttığı topu kale çizgisi önünden defans çıkardı.



45. dakikada ev sahibi takımda Cernat'ın orta sahadan attığı pasta topla buluşan Shelton, sol çaprazdan vurdu. Kaleci İlker topu ayaklarıyla uzaklaştırdı.



Karşılaşmanın ilk yarısı 0-0 berabere tamamlandı.



İKİNCİ YARIDAN DAKİKALAR



Spor Toto Süper Lig'de Kardemir Karabükspor, Manisaspor'u 2-1 yendi.



50. dakikada misafir takımda Ahmet İlhan'ın ara pasında topla buluşan Murat Erdoğan ceza sahası içinden topa düzgün bir vuruş yaptı. Kelaci Tomiç'i de geçen top ağlarla buluştu: 0-1



52. dakikada ev sahibi takımda Muhammet topu kalecisi Tomiç'e vermek istedi. Fakat pası kısa düşünce araya giren Isaac gol şansı yakaladı. Isaac'ın vuruşunda top dışarı gitti.



69. dakikada ev sahibi takımda Uğur'un pasında Mehmet Yıldız topa yerden düzgün bir vuruş yaptı, top kaleci İlker'in yanından ağlara gitti: 1-1



77. dakikada Murat'ın ara pasında topla buluşan Nizamettin, kaleci Tomiç'le karşı karşıya kaldı. Nizamettin'in sert şutunda top kaleci Tomiç'in ayaklarına çarparak uzaklaştı.



90. dakikada ev sahibi takımdan Shelton topla ceza alanına girdi. Shelton'u misafir takımdan Akamınko düşürünce hakem penaltı noktasını gösterdi. Penaltı atışını kullanan Cernat topu kaleci İlker'in sağından ağlara gönderdi: 2-1



Karşılaşma ev sahibi takımın 2-1 üstünlüğü ile tamamlandı.






http://guncelmix.com/haber-3490-Super-Ligde-3-karsilasmaninin-sonucu.html
Devamı... | yorum

Destici: Kürt benim kardeşim PKK'nın değil!

Destici: Kürt benim kardeşim PKK'nın değil!
Olağan kurultayda konuşan BBP Lideri Destici, şike lobisine Ermeni lobisi üzerinden çattı. Kürtlerle ilgili tavırlarını net dille vurgulayan Destici bir de seferberlik başlattı
29.01.2012 / 18:51

BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, ''Büyük Birlik Partisi, farklılıklarımıza rağmen barış içinde bir arada yaşama iradesinin kurumsallaşmış şeklidir'' dedi.

BBP'nin 8. Olağan Kurultayı'nda konuşan Destici, canlı tarihlerine sahip çıkacaklarını söyledi. Atatürk Kapalı Spor Salonu'ndaki konuşmasında Destici, başta kurucu genel başkanları Muhsin Yazıcıoğlu ile tüm şehitlere rahmet dilediğini belirtti. Yazıcıoğlu ile çalışmış olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getiren Destici, Büyük Birlik hareketinin rotasından sapmadan yoluna devam ettiğini söyledi.

Destici, ''Büyük Birlik Partisi, farklılıklarımıza rağmen barış içinde bir arada yaşama iradesinin kurumsallaşmış şeklidir'' diyerek ''Bugün resmi din, resmi tarih, resmi ideolojinin uykusundan, derin uykularımızdan uyanıyoruz. Bugün buradan bir seferberlik ilan ediyorum, adalet, barış, hürriyet için, haksızlıklara, zulme, sömürüye, cahilliğe, tefrikaya, fakirliğe, ahlaksızlığa, korkaklığa karşı seferberlik ilan ediyorum'' dedi.

Terörle mücadeleden anayasa çalışmalarına, atanamayan öğretmenlerden, bedelli askerliğe, Dink cinayetinden ekonomiye kadar birçok konuda eleştirilerini dile getiren Destici, Yazıcıoğlu'nun hayatını kaybettiği helikopter kazasının Meclis Araştırma Komisyonu ile kapatılıp gitmesine engel olduklarını, ilk defa bir konuda TBMM'de iki kere araştırma komisyonu kurulduğunu anlattı. Destici, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal ve konunun aydınlatılması konusunda destek veren herkese teşekkür etti.

Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici, Türkiye'nin birinci gündem maddesinin terör olduğunu belirterek, bunu gündemde tutmaya devam edeceklerini söyledi. Helikopter kazası konusunda hukuk içinde haklarını aramaya devam edeceklerini ifade eden Destici, bu dosyanın kapatılmasına kimsenin gücünün yetmeyeceğini vurguladı.

Destici, canlı tarihlerine sahip çıkacaklarını söyledi. İnsan hakları ve çevre konusunda daha duyarlı olacaklarını vurgulayan Destici, iktidar ve muhalefetin konumlarını güçlendirmek için suni gündem oluşturabileceklerini, ancak kendilerinin gerçek gündemi birinci madde olarak tutatacaclarını ifade etti.

"ŞİKE LOBİSİ ABD'DEKİ ERMENİ LOBİSİNDEN GÜÇLÜ ÇIKTI"

Ülkenin birinci gündem maddesinin terör olduğunu dile getiren Destici, 27 yıldır terörün var olduğunu, kardeşliğe kurşun sıkıldığını belirtti. Terörün gündeme alınmadığını, ancak 1 ay boyunca Dersim'in konuşulduğunu ifade eden Destici, terörü gündemde tutmaya devam edeceklerini ifade etti. Terörle mücadelede 21 günlük askerlerin teröristlerin karşısına çıkarılmasını eleştiren Destici, bu ülkede şike lobisinin ABD'deki Ermeni lobisinden daha güçlü çıktığını söyledi.

Fransa'nın, sözde Ermeni soykırım yasa tasarısını onaylanmasına ilişkin olarak da Destici, "Sen sokaklarda herkesi 'hepimiz Ermeniyiz, hepimiz Hrant'ız diye bağırtırsan Fransa neden uygulamasın?" diye sordu. "Kürt benim kardeşim, Amerikan uşağının kardeşi değil." diyen Destici, terörle mücadelede mevcut yasaların kendisini tatmin etmediğini belirterek, "Ben gelirsem teröristler için idamı getireceğim, bu benim namus sözüm. Apo'yu idam edeceğim diyenlerin neden sesi çıkmıyor?" diye konuştu.



Elbette herkesin kendi dilini öğreneceğini vurgulayan Destici, Anayasa değişikliği konusunda ise 'evet' derken bunun siyaseten kime yarayacağını bildiklerini belirterek, her şeye rağmen desteklediklerini vurguladı. CHP'de çıkarsa yine destekleyeceklerini dile getiren Destici, 12 Eylül darbesinde hayatını kaybeden, işkencelerle ölen, haksız yere ölen ülkücü şehitleri rahmetle andı.



"MECLİS, MİLLİ AHLAK, MİLLİ ŞUUR MESELESİNİ GÜNDEME ALSIN"

Türkiye'deki eğitim konusuna da değinen Destici, şunları söyledi: "Hem eğitim birinci öncelik diyeceksiniz hem de Meclis'te şoförün yarı parasını vereceksiniz. Sizin eğitim sevdanızı yesinler." dedi. Bu dönemde eğitimcilerin en büyük hak kaybına uğradığını iddia eden Destici, sistemli bir şekilde gençlerin emparyalizm saldırısına uğradığını ifade etti. Milli ahlak, milli şuur meselesini de Meclis'in gündeme almasını isteyen Destici, bedelli askerlikten kaç kişinin faydalandığını sorarak, parası olana da parası olmayana da çözüm getirmenin iktidarın görevi olduğunu kaydetti. Destici, kendilerinin bedelliye karşı olduklarını vurguladı. Destici, kadınların da her geçen gün şiddete daha fazla maruz kaldığını dile getirdi.



Destici, ekonominin tamamen siyasi istikrara bağlı olduğunu, gerçek bir ekonomi politikasının bulunmadığını savundu. Ekonominin iyi yolda olmadığını ileri süren Destici, hukuk içinde haklarını sonuna kadar arayacaklarını söyledi.

"HELİKOPTER KAZASI KOMİSYON İLE KAPATILMAK İSTENDİ"

Helikopter kazasına ilişkin olarak da bilgi veren Destici, bazıları bu süreci provoke ederek, Meclis Araştırma Komisyonu ile bunun kapatılmak istendiğini savundu. İlk defa Meclis'te bir konudan dolayı iki defa araştırma komisyonu kurulduğunu dile getiren Destici, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül başta olmak üzere bu soruşturmanın bugünlere taşınmasına katkısı olan herkese teşekkür etti. Eleştirilse de katkı veren herkese teşekkür etmeye devam edeceklerini vurgulayan Destici, kazaya ilişkin yapılan araştırmaların kendileri tarafından önce ortaya konduğunu ifade etti. Hukuk içinde kalmaya devam edeceklerini dile getiren Destici, bunun bedeli ne olursa olsun bu dosyanın kapatılmasına kimsenin gücünün yetmeyeceğini vurguladı. Bir çağrıda da bulunan Destici, elinde bilgi belgesi olan herkesin bunu gerekli yerlerle paylaşmasını istedi.



Destici'nin konuşmasını eşi Şükriye Destici, Muhsin Yazıcıoğlu'nun oğlu Furkan Yazıcıoğlu ile ağabeyi Yusuf Yazıcıoğlu da izledi.

Kurultaya; AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Salih Kapusuz, CHP Genel Başkan Yardımcısı Yakup Akkaya, MHP Genel Başkan Yardımcısı Reşat Doğru, milletvekilleri, sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve davetliler de katılıyor.



TBMM Başkanı Cemil Çiçek ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç başta olmak üzere birçok bakan ile Gülefer Yazıcıoğlu da kongreye ''tebrik'' mesajı gönderdi.


http://guncelmix.com/haber-3491-Destici-Kurt-benim-kardesim-PKKnin-degil.html
Devamı... | yorum

PKK bakın kimin için çalışıyor?

PKK bakın kimin için çalışıyor?
Suriye'de rejimin kolluk gücü gibi çalışan PKK'lılar, sınırda yol ve kimlik kontrolü yapıyor.


İHLAS SON DAKİKA - PKK, Türkiye'de devletle iş birliği yapan herkesi “işbirlikçi” ve “ajan” olmakla suçluyor. Kendisine yönelik eleştirilerde bulunanlara ise “hain” damgası vuruyor. Hatta devletin kurumlarında görev alanları ve ihalelerini alıp iş yapanlara ise “cahş” diyor. Bu nitelemelerle Kürtleri Türkiye'ye düşman yapmaya çalışan PKK, Arap Baharıyla birlikte iç karışıklıkların yaşandığı Suriye'de ilginç uygulamalara imza atıyor.

Şam yönetimiyle anlaştıktan sonra silahlı güçlerinin büyük bir bölümünü Suriye'ye kaydıran örgüt, kendi deyimiyle Baas rejimine “cahşlık” ya da Arapça ifadesiyle “ceyşlik” (askerlik) yapıyor. PKK'nın Suriye'de Baas rejimiyle sıkı bir iş birliği yaparak gönüllü askerlik yaptığını ortaya koyan çok emare var. Suriyeli kaynaklardan edinilen bilgilere göre; örgüt, Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Suriye'nin kuzeyinde, Türkiye sınırına yakın köy ve kasabalarda kolluk güçleri gibi çalışıyor. Cenderis'te kamp kurup elemanlarını eğiten örgüt, son aylarda Afrin başta olmak üzere Türkiye'nin sınırlarına yakın yerlerde yol kontrolleri gerçekleştiriyor ve kimlik sorgulaması yapıyor. Bu kontrollerde şüpheli gördükleri kişileri ise ya tutuklayıp Muhaberata teslim ediyor ya da Hatay'a geçmelerini engelliyor.

HEDEF ESED REJİMİNİ UZATMAK

Yıllardır Kürt gençlerini heba eden örgüt, şimdi de Esed'in ömrünü uzatmak için gençleri meydana sürdü. PKK, Suriye'deki Kürtlerden “vergi” adı altında haraç topluyor. Afrin'de yaşayan herkesten 25 teneke zeytin veya zeytinyağı istiyor. Afrin, Suriye'nin kuzey batısında yer alan bir yerleşim birimi. Bu ilçeye bağlı 8 nahiye 366 köy var. Afrin'in merkez nüfusu 80 bin. Nahiye ve köylerde yaşayanlar buna eklendiğinde nüfus 250 bini aşıyor. Bu ilçede yaşayanların büyük bölümünü Kürtler oluşturuyor. Geçmişte de Afrin'de etkin olduğu bilinen örgüt, şimdilerde daha rahat hareket ediyor. Öyle ki; Cenderis ve çevresinde PKK'lılar silahlı dolaşıyorlar. Özellikle Aşkan ve El Hamam isimli köylerde her vakit yollarda denetim yapıyorlar. Kürtlere baskı yapan örgüt, “vergi” adı altında haraç topluyor. Zeytincilik yapan her haneden 25 teneke zeytin veya zeytinyağı istiyor. Fabrika sahiplerinden istediği miktar ise 60 teneke zeytin ve 60 teneke zeytinyağı.

PUSU VE DEVRİYE

Sadece bu da değil... Örgüt, Cenderis'i merkez gibi kullanıyor. Teröristler, Suriye'den Türkiye'ye geçişleri engellemek için sınır bölgelerinde akşamları devriye geziyor. Dağlık ve ağaçlık bölgelerde ise pusu kuruyor. Suriyeli bir gazeteci, “Bunları fotoğraflayamıyoruz. Çünkü PKK'lılar çok acımasız. Anında infaz yapabiliyorlar” diyerek şunları söyledi: “Afrin, Reyhanlı ve Kırıkhan'a çok yakın. Bu ilçeye bağlı Aşkan'ın Türkiye sınırına uzaklığı 14, El Hamam'ın ise uzaklığı 15 kilometre. Buralarda geçiş yapmak isteyenleri örgüt elemanları ya tutukluyor ya da geri çeviriyor. PKK, Kürt bölgelerinde korku imparatorluğu kurmuş durumda. Daha önce Suriye'de herkes Baasçılardan korkardı, şimdi ise herkes örgütten korkar duruma gelmiştir” diye konuştu.

BAAS-PKK İTTİFAKI

Suriye'de Kürtlerin çoğunlukta yaşadığı bölgelerde ikamet eden Baasçı Araplarla örgüt militanları arasında su sızmıyor. Hatta kimi Baasçıların artık kendilerini PKK'lı gibi gösterdikleri bile iddia ediliyor. Zira Kürt bölgesinde oldukça zayıf konuma düşen Baasçıların, kendilerini korumak maksadıyla örgüte her türlü yardımda bulundukları da belirtiliyor. Konuyla ilgili olarak geçtiğimiz günlerde açıklama yapan Duran Kalkan, Arap Baharıyla birlikte Orta Doğu'da yeni iş birliklerin doğduğunu belirtmiş, PKK'nın Suriye'deki durumuna dikkati çekmişti. Kalkan; “İran ve Suriye yönetimlerinin ABD ve AK Parti ile çelişkilerinden ustaca yararlanmayı bilirlerse, kendi birliklerini geliştirerek her türlü böl-parçala-yönet politikasına karşı demokratik Kürt iradesini birlik halinde ortaya koyarlarsa, 2012 yılı her yıldan çok daha fazla Kürt yılı haline gelecektir” ifadeleriyle Suriye ve İranla iş birliği yapmaları gerektiğini savunmuştu.



http://haber.ihlassondakika.com/haber/PKK-bakin-kimin-icin-calisiyor_450466.html
Devamı... | yorum

Gül Abu Dabi'ye gidiyor!

Gül Abu Dabi'ye gidiyor!
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Abu Dabi ziyareti öncesi basın açıklaması yaptı.


İHLAS SON DAKİKA - Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Birleşik Arap Emirlikleri'ne ziyareti sırasında, ekonomik ve ticari boyuta özel önem atfedeceğini belirterek, ''Bana 100'den fazla iş adamımızın refakat edecek olması da bu kardeş ülkeye duyulan yoğun ilginin ve değerlendirilmesi gereken potansiyelin büyüklüğünü şüphesiz en iyi şekilde ortaya koymaktadır'' dedi.

Gül, Birleşik Arap Emirlikleri'ne (BAE) hareketinden önce, Esenboğa Havalimanı'nda basına açıklamalarda bulundu.

Cumhurbaşkanı Gül, BAE Devlet Başkanı ve Abu Dabi Emiri Şeyh Halife Bin Zayed Al Nahyan'ın resmi daveti üzerine bu ülkeye gittiğini ifade ederek, beraberinde Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, aynı zamanda Türkiye ve BAE Karma Ekonomik Komisyon Eşbaşkanlığını da yürüten Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile milletvekilleri, akademisyenler ve çok sayıda iş adamının heyette bulunduğunu belirtti.

Bu ziyaretin Türkiye'den Birleşik Arap Emirlikleri'ne 15 yıl aradan sonra devlet başkanı düzeyinde yapılan ilk ziyaret olmasının da önemine işaret eden Cumhurbaşkanı Gül, ziyaretin geçtiğimiz günlerde kutlanan BAE'nin 40. kuruluş yıl dönümünün ertesine gelmesinin de anlamlı olduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Gül, bu ziyaretle stratejik öncelik verilen Körfez İşbirliği Konseyi üyesi ülkelerin tamamına cumhurbaşkanı sıfatıyla resmi ziyaret gerçekleştirmiş olacağını ifade ederek, söz konusu ülkelerin devlet başkanlarının çoğunun da resmi ziyaret münasebetiyle Türkiye'de misafir olduğunu vurguladı.

Ziyareti kapsamında BAE devlet başkanının yanı sıra devlet başkan yardımcısı, başbakan ve Dubai Emiri Şeyh Muhammed Bin Raşit Al Maktum, Abu Dabi Veliaht Prensi Şeyh Muhammed bin Zayed Al Nahyan ile de görüşeceğini dile getiren Cumhurbaşkanı Gül, ''Temaslarımda, BAE ile ikili ilişkilerimizin tüm veçheleriyle iki ülkeyi ilgilendiren bölgesel ve uluslararası konular hakkında kapsamlı görüş alışverişinde bulunacağız'' diye konuştu.

Birleşik Arap Emirlikleri ile memnuniyet verici düzeyde seyreden siyasi ilişkilerin, iki ülkenin ekonomik ve ticari işbirliğinin daha da geliştirilmesi için son derece elverişli bir zemin oluşturduğunu belirten Gül, ''Bu itibarla ziyaretim sırasında, ekonomik ve ticari boyuta özel önem atfedeceğim. Bana 100'den fazla iş adamımızın refakat edecek olması da bu kardeş ülkeye duyulan yoğun ilginin ve değerlendirilmesi gereken potansiyelin büyüklüğünü şüphesiz en iyi şekilde ortaya koymaktadır'' dedi.

Cumhurbaşkanı Gül, şöyle devam etti:
''Ziyaretim, gerek bölgesel gerek küresel düzeyde önemli gelişmelerin yaşandığı bu dönemde, Türkiye'nin, Birleşik Arap Emirlikleri'nin ve körfez bölgesinin güvenlik ve istikrarına verdiği desteğin vurgulanması bakımından da uygun bir vesile teşkil edecektir. Türkiye'nin bölge ülkelerini bir araya getiren en önemli örgüt olan Körfez İşbirliği Konseyi ile kurduğu kurumsal ekonomik ilişkiler, 2005 yılında Dışişleri Bakanı sıfatıyla imzaladığım Türkiye-Körfez İşbirliği Konseyi Ekonomik İşbirliği Çerçeve Anlaşması'na dayanmaktadır. Ülkemiz, 2008 yılında da konsey ile stratejik diyalog mekanizmalarını tesis etmiştir. Bu mekanizma çerçevesinde, Türkiye-Körfez İşbirliği Konseyi Dışişleri Bakanları toplantısını İstanbul'da gerçekleşmiştir.

Ortadoğu'da refahın ve istikrarının sembolü niteliği taşıyan mümtaz ülkelerden biri olan Birleşik Arap Emirlikleri, aynı zamanda finans ve hava ulaştırması alanlarında dünya çapında bir merkezdir. Bankacılık, emlak, ticaret ve turizm sektörlerinde ülkede gerçekleştirilen atılımlar, şüphesiz büyük bir tecrübe ve büyük bir vizyonun eseridir. Bölgemizdeki iki yükselen gücün arasındaki müstesna bağlar, geleceğe beraberce, umutla bakmamızı da sağlamaktadır. Ortak işbirliğimizin son örneği, Libya'da Türk ve Birleşik Arap Emirlikleri Kızılay teşkilatlarının müşterek düzenlediği insani yardım operasyonu olmuştur. Dolayısıyla gerçekleştireceğim bu resmi ziyaretin, dost ve kardeş Birleşik Arap Emirlikleri ile sahip olduğumuz yakın işbirliğinin geliştirilmesine somut katkılarda bulunacağına inanıyorum.''

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, resmi ziyarette bulunmak üzere THY'ye ait ''Konya'' uçağıyla saat 14.25'te Birleşik Arap Emirlikleri'ne hareket etti.

Cumhurbaşkanı Gül'ü Esenboğa Havalimanı'nda Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mustafa İsen, TBMM Başkanvekili Mehmet Sağlam, Ankara Valisi Alaaddin Yüksel ve Emniyet Müdürü Zeki Çatalkaya ile öteki ilgililer uğurladı.

Gül ile birlikte eşi Hayrünnisa Gül, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, akademisyenler, milletvekilleri ve çok sayıda iş adamının da aralarında bulunduğu bir heyet de Birleşik Arap Emirlikleri'ne gidiyor.

Cumhurbaşkanı Gül, önceki gün Çankaya Köşkü'nde gazetecilere karla oynarken çektirdiği fotoğraflara ilişkin açıklama yaptı. Konuyu yumuşak bir dille açıklayan Gül "Çankaya Köşkü Ankara'nın en yüksek tepesinde. Karda düşünce en çok oraya düşüyor. Dün çok güzel bir manzara vardı ve arkadaşlar bir kaç resim çekilmek istediler" dedi.



http://haber.ihlassondakika.com/haber/Gul-Abu-Dabiye-gidiyor_450468.html
Devamı... | yorum

"Kardak" gösterisi saldırıya dönüştü

"Kardak" gösterisi saldırıya dönüştü
Yunanistan'ın başkenti Atina'da, 1996 yılında Türkiye ile Yunanistan arasında yaşanan "Kardak Krizi"ni anma bahanesiyle gösteri düzenleyen aşırı sağ gruplar göçmenlere saldırdı.


İHLAS SON DAKİKA - Atina'da, dün akşam saatlerinde, Vasilisis Sofias caddesindeki "Kardak anıtı" önünde toplanarak gösteri yapan aşırı sağ "Altın Şafak" örgütü üyesi kalabalık bir grup, Parlamentoya kadar yürümek isteyince polis tarafından engellendi.

Gösterinin dağılmasının ardından saat 22.30 sıralarında ellerinde nazi bayraklarıyla gruplar halinde kent merkezindeki Omonia meydanına giden bazı göstericiler, metro istasyonunda yabancı göçmenlere saldırdı.

Polisin müdahale ettiği olaylarda biri yabancı iki kişinin yaralandığı, 42 kişinin gözaltına alındığı belirtildi.



http://haber.ihlassondakika.com/haber/Kardak-gosterisi-saldiriya-donustu_450471.html
Devamı... | yorum

Bakan Yıldız haber spikerliği yaptı

Bakan Yıldız haber spikerliği yaptı
Taner Yıldız, açılışını yaptığı KayTv'de haber spikerliği yaptı. Bakan Yıldız, "Bizler konuşma metinlerine bağlı kalmaksızın, dinleyicilerle göz göze gelmeye çalışıyoruz. Ama bu iş rahatlıkla yapılabilir" dedi.


İHLAS SON DAKİKA - Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, KayTv'nin açılış törenine katıldı. Törene, Vali Mevlüt Bilici, Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki, AK Parti Milletvekilleri Mustafa Elitaş, Yaşar Karayel, Ahmet Öksüzkaya, Pelin gündeş Bakır, İsmail Tamer, Kocasinan Belediye Başkanı Bekir Yıldız, Melikgazi Belediye Başkanı Memduh Büyükkılıç ve çok sayıda davetli katıldı.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, törende yaptığı konuşmasında Türkiye'nin büyüdüğünü, Kayseri'nin ise iki kat daha hızlı büyüdüğünü söyledi. "Bardağın dolu tarafı var, boş tarafı var" diyen Bakan Yıldız, "Biz eleştirilere her zaman açığız. 10 yıllık bir performans sergiledik ve bu tüm dünya tarafından dikkat çekti. Ama yapacağımız çok işler var. Yapıcı eleştirilere her zaman açığız" diye konuştu.

İş adamı Saffet Aslan, eğitimde olduğu gibi basın konusunda da destek vermek için çaba sarf ettiklerini belirterek, "Halkımıza en doğru haberi en kısa sürede sunmak için gayret göstereceğiz" dedi.

KayTv'nin açılışından sonra stüdyoları gezen bakan Taner Yıldız, haber spikerliği yaptı. Kameranın karşısına geçen Bakan Yıldız, haber metinlerini okumakta zorlanmadı. Haber spikerliğinin rahatlıkla yapılabileceğini ifade eden Bakan Yıldız, "Bizler yaptığımız konuşmalarda metinlere bağlı kalmaksızın, bizi dinleyenlerle göz göze gelerek konuşmak durumundayız. Bu nedenle haber spikerliği rahatlıkla yapılabilir" dedi.




http://haber.ihlassondakika.com/haber/Bakan-Yildiz-haber-spikerligi-yapti_450473.html
Devamı... | yorum

Popüler Yayınlar

Topics :
 
Bu Site TANER Tarafından Tasarlanmıştır... :)